İzmir'de Kentsel Dönüşüm Nasıl Yapılmalı?

İzmir'de Kentsel Dönüşüm Nasıl Yapılmalı?

Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutluer, kentsel dönüşümle ilgili açıklamalarda bulundu.

A+A-

Şehir Plancıları Odası İzmir  Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutluer, kentsel dönüşümle ilgili açıklamalarda bulundu. Ege'de Sonsöz'de yer alan habere göre; Gazeteci Yazar Muhittin Akbel'in sorularını cevaplayan Mutluer, gündeme ilişkin konuştu. Şehir genelinde odalar ve depremzedeleri sık sık karşı karşıya getiren emsal artışı konusunda henüz bir dava açmadıklarını belirten Mutluer, "Henüz dava açılmış değil. Geçmişteki 1 Mart'taki belediyenin K alanlarını içeren ilke kararlarına genel merkezimiz dava açmıştı. Emsal artışı da kenti ilgilendirdiği için TMMOB ile görüşüldü ve Bayraklı Belediyesi'nin emsal artışına TMMOB olarak itiraz edildi. Eğer dikkate alınmazsa bu itirazı TMMOB, yargıya taşıyacak. Ardından Büyükşehir Belediyesi'nin verdiği yüzde 20'lik emsal artışı var, bu konu da TMMOB'da tartışılıyor" diye konuştu.

EMSALİN, ÇÖZÜMMÜŞ GİBİ SUNULMASINI DOĞRU BULMUYORUZ

Emsal artışı kararının, çözüm yolu olarak sunulmasına itiraz eden Mutluer, şu açıklamalarda bulundu:

"Deprem sonrası merkezi hükümetin de yerel yönetimin de, hasar alan yapılarla ilgili olarak bundan mağdur olan vatandaşlara 'çözüm yolu' olarak; 'Siz kendi başınıza çözecekseniz bunu, kendi maddi imkanlarınız doğrultusunda binaları yıkıp yapmakla yükümlüsünüz' dedi. Yani bizim emsalden önce buna itirazımız var. Depremde Bayraklı'da hasar gören alanların jeolojik etütleri yoktu. Buna rağmen ruhsat verildi ancak orada olan vatandaşların hiçbir suçu yoktur. Buna rağmen vatandaş, müteahhit ile karşı karşıya kaldı. Vatandaşlar bize yakınıyorlar ancak bu alınan kararların özü, müteahhit ile vatandaşın karşı karşıya kalacağı bir düzlem yaratıyor. Burada bir pazarlık konusu haline geldi, emsal tartışması. Biz deprem sonrası böyle bir pazarlığın çirkin olduğunu düşünüyoruz. Böyle bir pazarlık yürütülemez. Bunun, yurttaşların barınma sorununu çözeceği yanılgısı var. Ancak maddi durumu yeten yurttaşlar binalarını yenileyecek, geri kalanlar mevcut arsa paylarını satmak zorunda kalacak. Zaman zaman basında da bu konu yer alıyor. Müteahhitlerin belirlediği fiyatlar da artmış. Yani biz herkes için çözüm olmayan bir konunun, yani emsalin, çözümmüş gibi tartışılmasına, sunulmasına sıcak bakmıyoruz, doğru bulmuyoruz. Bir diğer can sıkıcı durum da depremzede olarak belirtilen grup sadece mal sahibi olanlar. Oysa zarar gören kiracı depremzedeler de var. Ancak ne müteahhit ne de devlet, kiracıları depremzede olarak görmüyor."

ÇALIŞMALARIN BİR BİLİMSEL YANI YOK

İzmir'in çıkarları ile emsal artışının birbirine ters olduğunun altını çizen Mutluer, "Başta bir emsal artışı dahil yoktu. K plan notu gündeme geldiğinde bile biz karşı duruşta bulunduk. Bu bir çözüm değil. Çözüm başka bir şey olur. Bu tür arayışlara girilmedi. Çok boyutlu bir konu. Verilen vergi ile neden birini mülk sahibi ediyoruz, diyen de olabilir ancak bu tartışmalara gidilmeksizin müteahhidin kar payını yaratmak için bir arayış söz konusuydu. Biz K planları için de itiraz ettik. Geçmişte imar planlarına ek ayrıcılıklı hakları yeniden veren bir karardı. Bina bazlı yapı bazlı yenilenmelerde yapılmış bilimsel çalışmalar müteahhit payının ortaya çıkması için daireler küçültülüyor, geri kalan kısım müteahhitle devrediliyor. Aşağıya yukarıya yüzde 25 oranında bina yıkıp yapımında artışın olması söz konusuydu. Buna ek yüzde 20 daha gelmesi yaklaşık yüzde 50-60 civarında nüfus yoğunluğu getireceğini görüyoruz. Bizim yüzde 50 daha fazla teknik altyapımız, yani kanalizasyon, otopark trafik sorunu yaşanacak. İzmir'in çıkarlarına aykırı bir durum söz konusu. Çözüm olarak sunulan durumdan faydalanamayacak yurttaşlarımız var. Yapılan çalışmaların hiçbirinde bir bilimsel yanı yok. Kolaycı ve popülist bir şekilde ortaya konulan durumlar söz konusu. Kira ve konut fiyatlarındaki artışın nedeni ülkede müteahhit odaklı konut üretilmesi" diye konuştu.

KENT PLANLANIRKEN NÜFUS ÖNGÖRÜSÜ ORTAYA KONULUR

İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bayraklı Belediyesi'nin emsalin hayata geçmesi durumunda altyapıyı yapacaklarını belirten Mutluer, "İşe hep tersten başlıyoruz. Bu mümkün değil. Kent planlanırken bir nüfus öngörüsü ortaya konulur ve konut, çalışma alanlarını, ulaşımı hepsini tarif eder. Altyapıda buna göre değerlendirilir. Bu yapboz şekliden değiştirilmez. Biz bir yere yoğunluk yükleyelim, altyapısını sonra yaparız, davranışı bilimsel değil. Kente yaptığınız dokunuz, bütün yapıyı değiştiriyor. Konak Tüneli örneği var karşımızda. Bu proje yapıldıktan sonra Buca'daki Onat mahallesindeki 7 metrelik sokaklar caddeye döndü. Biz altyapıyı sonradan yapacağız gibi yaklaşımın planlama bilimi ile yakından uzaktan ilgisi yoktur” ifadelerini kullandı. 

BİR DEFADAN BİR ŞEY OLMAZ, DÜŞÜNCESİ YANLIŞTIR

Yüzde 30’luk emsal kararına, bir defalığına göz yumulması gerektiğine ilişkin düşünceyle ilgili de eleştirilerde bulunan Mutluer, “Olaya şu açıdan bakalım. Bir defalığına devlet kaynaklarını buraya aktararak yükü alsın. Bir yıllığına geçiş garantili köprüye para aktarmasınlar, buraya aktarsınlar. Bu, bir kerelik olacak bir şey değil. Van depreminden sonra, yani her depremden sonra bir avuç ovuşturma meselesini görüyoruz. Depremden sonra rant elde etmek isteyenler avuçlarını ovuşturdu. Bizim, tam tersi, yani ben bundan sonra böyle müdahale edeceğim, dememiz lazım. Türkiye deprem ülkesi hatta afetler ülkesi oldu. Sorunları böyle halledemezsiniz” dedi.

AFETLERE İLK MÜDAHALE EDECEK KURUMLAR, SAĞLAM BİNALARDA OTURMALI

Konak Meydanı’nda yer alan, depremin ardından tahliye edilen Büyükşehir Belediyesi eski hizmet binasının yıkılıp yıkılmaması ve nasıl değerlendirilmesiyle ilgili olarak Mutluer, şunları kaydetti: 

“Mimarlar Odasının bu konudaki ısrarlı duruşunu takdir etmek gerekir. O bina yıkılmalı mı, yıkılmamalı mı şeklindeki tartışma bizim odamız üzerinden gitmiyor. Biz şöyle yaklaşıyoruz konuya; Büyükşehir gibi Valilik gibi, tıpkı 30 ekim depreminde olduğu gibi afete anında müdahale edecek ilk kurumların, sağlam binalarda olması, oturması gerekir. Afete dirençli bir kent hayal ediyorsak, bunun böyle olması lazım. Bu kurumların en güvenli yerde yer seçmesi gerekiyor. Biz yer seçim itibari ile konunun tekrardan tartışılması gerektiğini düşünüyoruz. Biz bina yıkılacaksa ya da onarılacaksa, bunun bilimsel olarak net ortaya konulması gerektiğini düşünüyorduk. Bina tek başına yıkılsın, yıkılmasın değil, sağlıklı bu anlamda güvenilir bir yerinin olması ve yapının da güvenli bir bina olması gerektiğini düşünüyoruz. Teknik olarak mümkünse bizim için değerlendirilebilir bir konu.”

KENTSEL DÖNÜŞÜM İÇİN KAMUNUN DEVREYE GİRMESİ LAZIM

Şehir genelinde kentsel dönüşümü emsal artırmadan yapmanın mümkün olmadığını dile getiren Zafer Mutluer, şöyle konuştu:

“Tek başına ilçe belediyenin ya da Büyükşehir belediyesinin kentsel dönüşümü gerçekleştirmesi mümkün değil. Bu meselenin ülke politikası olması durumda sağlıklı sonuca kavuşabileceğini düşünüyoruz. Ancak baktığımızda 20 yıllık süreçte bunu görmüyoruz. Tek bir yaklaşımı var hükümette, bir alanın dönüşmesi için müteahhit gerekir ve bunun için kar payı olması gerekir, diye. İzmir'de yerel yönetimin net bir tavrı var. 1/25000'lik planlarda yerleşik alanlarda nüfus yoğunluğunu arttırıcı plan değişikliği yapılamaz deniliyor. Kent merkezinde zaten kentsel problemler var, daha fazla yoğunlaşması daha fazla doğru olmaz diye bunu engellemek için böyle bir şey yapılmış. Ancak alt ölçekli kararlarda baktığımızda Büyükşehir bu kararına uymuyor. Yani Büyükşehir, kendi koyduğu kurala uymuyor. Kent merkezinde yapılan revizyon planlarında hep bir yoğunluk artışı var. Bu kent için pozitif bir şey değil. Yoğunluk artırılmadan kentsel dönüşüm yapılması için kamunun devreye girmesi lazım.”

MÜTEAHHİT ODAKLI YAKLAŞIMDAN SONUÇ ÇIKMAZ

Konak Belediyesi’nin Gültepe ve Beştepeler kentsel dönüşüm planlarınyla ilgili konuşan Zafer Mutluer, itirazların nedenleri şu şekilde anlattı: 

“İki planda da eşdeğer değil, itiraz konularımızın ağırlığı. Ancak temel olarak aynı hususlar var. Yoğunluk artışı söz konusu mesela. Bu Gültepe'de daha fazla. Nüfusun yıllar içinde azaldığı söyleniyor planlarda. Sosyal ve teknik altyapı mevzuatının gerekliliğini yerine getirmiyor, bununla birlikte alanlarda mevcut sosyal doku da gözetilmeden bir planlama gerçekleştirilmiş durumda. Büyük adalar var. Oradaki sosyal yapı aslında büyük yüksek 10 katlı kapalı site tipi dokuyu önümüze getirecek. Bu uygulama hayata geçerse, oradaki nüfusun bir kısmının oradan ayrılmak zorunda kalacağını düşünüyoruz. Belki süreçte bugün ödedikleri kira kadar aidat ödeyecekler. Biz de tüm bu nedenlerle itiraz ettik Gültepe planlarına ve mahkemeye taşıdık. Yürütmeyi durdurma kararı aldık. Belediye, kararı İstinaf'a taşıdı ve oradan da Konak Belediyesi'ne ret geldi. Mahkeme kararını verince yargı süreci tamamlanacak. Beştepeler'de de benzer kaygılarımız var. Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, itiraz eden odalara, planı siz hazırlayın, biz uygulayayım, diyor. Bizim plan hazırlama yetkimiz yok. Kentsel dönüşüme ilişkin bir politika gerekli. Kağıt üzerindeki planlar bizi kurtarmayacak. Öyle bir plan yapılır ki, buradaki sorunlar çözülür, demek mümkün değil. Biz şu kadar kaynak aktaracağız, şöyle yapacağız, bu doğrultuda nasıl plan yapılır, denilirse, biz öneride bulunuruz. Müteahhit odaklı yaklaşımdan bir şey çıkmaz. İdareciler de bizim çerçevemiz, sınırımız şu, bize çözüm üretin, diyorlar. Ancak böyle bir şey yok.”

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.