Seramikte Hammadde İhtiyacı Arttı
“Sanayide Maden Panelleri” toplantısının ikincisinde ‘seramik’ sektörü masaya yatırıldı. Seramik üretiminin ve ihracatının armasıyla hammaddeye olan ihtiyaç da artış gösterdi.
DÜNYA Gazetesi ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin iş birliğiyle “Sanayide Maden Panelleri” toplantısının ikincisi “seramik” sektörü ile gerçekleştirildi. DÜNYA Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar’ın yönettiği panelde, Türk seramik sektörünün dünyada önemli bir oyuncu olduğunun altı çizildi. Üretim ve ihracatıyla dünyada beşinci sırada olan sektörün Avrupa’da da ilk üçte yer aldığı belirtildi.
Seramik sektörünün ihracattaki bu büyümeyi sürdürmesi için de hammadde tedarikinde sorun yaşamaması gerektiğinin altı çizildi. Sektörün Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamına uygun dönüşüm stratejilerini geliştirmesi ve teknolojik atılımları dikkate almasının önemine dikkat çekildi. Ayrıca sektörler arası işbirliklerin derinleştirilmesi ve atık dönüşümü alanındaki faaliyetlerin geliştirilmesi mesajı verilirken sektörün inovasyon kültürünü daha da ileri taşımasına vurgu yapıldı.
Aydın Dinçer: Madencilikteki aksama tüm sektörleri etkiler
İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer, seramik sektörünün ciddi oranda büyüdüğünü ve hem ihracata hem de iç piyasaya önemli katkılar sunduğunu söyledi. Seramik sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin yatırımlarını artırdığını ifade eden Dinçer, bu şirketlerin hammaddeyi yerli kaynaklardan temin etmek istediğini anlattı. Hammaddeyi yurtiçinden tedarik edememeleri halinde ithal etmek zorunda kalacaklarına işaret eden Dinçer, “bu durumda yerli üreticiler hem iç piyasada hem de küresel pazarda rekabet güçlerini kaybederler” dedi. Madencilik sektörünün, seramik sektörünün çok önemli bir paydaşı olduğunu ifade eden Dinçer, şöyle konuştu: “Madencilik sektörümüz de yaşanacak bir aksama gecikme tüm sektörleri etkileyeceği gibi seramik sektörünün ihracatını, üretimini olumsuz etkileyecek. Bunun yaşanmaması için de kendi hammaddemizden öz kaynaklarımızla ürünlerimizi üretmeli ve bunu sürdürülebilir kılmalıyız. Yerli ve yeni kaynaklarımızı da keşfetmeli, özellikle madencilik sektöründe arama faaliyetlerini hem hızlandırmalı hem de geliştirmeliyiz. Böylece sanayide yapılacak yatırımların devreye girmesini sağlayacak hammadde tedarikini çözmüş olacağız. Şimdiden geleceğin yatırımları için yeni rezervler bulmalı ve hızlı bir şekilde ekonomiye kazandırmalıyız.”
Ahmet Gümüşçü: Yerli hammadde kullanım oranı yüzde 95
Seramik, Cam ve Çimento Hammaddeleri Üreticileri Derneği (SERHAM) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Gümüşçü de, madencilik konusunda son dönemde olumsuz algıların söz konusu olduğuna değindi. Bu algıyı düzeltmek için hammaddeye dayalı tüm sektörlerin işbirliği yapması gerektiğini anlatan Gümüşçü, “Özellikle madencilik alanında yaşanacak bir sorun tüm sektörlerin etkilenmesine neden olacak” dedi. Türk seramik sektörünün seramik kaplama malzemelerinde 500 milyon metrekare kurulu kapasiteye sahip olduğunu belirten Gümüşçü, “Seramik sağlık gereçlerinde bu rakam, 20 milyon metrekare ve hammadde ihtiyacı da 400 bin ton. Bu dönemde kapasitenin tamamı kullanılıyor” diye konuştu. Seramik sektörünün 9 milyon ton hammadde ihtiyacının olduğunu kaydeden Gümüşçü, seramikte ana hammaddelerin kil ve feldspat, yerli hammadde kullanım oranının yüzde 95, geri kalan yüzde 5’lik hammaddenin ise ithal olduğunu anlatarak, “Kil ve feldspat ihracatımız 7,5 milyon ton. Bu yıl sektör 500 bin ton hammaddeyi ithal edecek” diye konuştu.
Şile 250 milyon ton kil rezervine sahip
Hammadde yataklarının Türkiye’de dağılımı hakkında da bilgi veren Gümüşçü, “Önemli kil yatakları Şile’de. Şile killeri en önemli hammadde kaynağı. Burası yaklaşık 250 milyon ton rezerve sahip. Afyon ve Konya’da da önemli kil rezervleri bulunuyor” dedi. Şirketlerin 2021 üretim planlamalarında Şile’de yaklaşık 2,5 milyon ton kili iç piyasa ve 500 bin tonu da ihracat için üreteceğini aktaran Gümüşçü, şöyle devam etti: “Afyon’da 750 bin ton, Konya’da 500 bin ton kil üretimi gerçekleştirilecek. Şile’de ayrıca 560 milyon ton silis kumu yatakları bulunuyor ve çimento sanayine hammadde sağlıyor. Feldspat ise 320 milyon ton rezerve sahip ve dünyadaki en kaliteli ve en büyük rezerv. Bu yıl planlamaları içinde yaklaşık 10 milyon ton üretim gerçekleştirilecek. 7.5 milyon ton ihraç edilecek, geriye kalan da iç piyasaya verilecek. Seramik sektörünün en az 60 yılını karşılayacak bir rezerv Türkiye’de bulunuyor.”
Karbon ayak izini azaltan hamleler yapılacak
Dünyada endüstriyel hammadde tüketiminin 45 milyar ton olduğunu ifade eden Ahmet Gümüşçü, şöyle konuştu: “2060 yılında bu rakamın iki katına çıkacağı öngörülüyor. Endüstriyel hammaddeye ihtiyaç her geçen gün artıyor. Bu kapsamda sektörümüz kamu ve üniversite işbirlikleriyle araştırma yaparak rezervlerimizi nasıl daha fazla ve doğru kullanırız ve 50-60 yıla nasıl yayarımı araştırmalıyız. Yeni yapılacak tesislerde Yeşil Mutabakat kapsamında yeni teknolojiler kullanılarak karbon ayak izini azaltan hamleler yapılmalı. AB firmalarıyla bilgi alışverişinde bulunup nasıl bir yol izlenileceği ve bu çerçevede atılacak adımlar belirlenmeli. Seramik üretim sürecinde ve ocaklarda çıkan atıkların geri kazanımı noktasında işbirlikler çok önemli. Sürdürülebilirlik açısından sektörün ihtiyacı olduğu kil ve feldspat, silis kumu gibi hammaddelerin olduğu bölgeler sanayi alanı gibi madencilik alanı olarak belirlenmeli.”
Hasan Pehlivan: COVID-19 öncesini yakaladık
Katma değeri yükselten sektörlerin başında madencilik sektörünün geldiğini belirten VitrA Karo CEO’su Hasan Pehlivan, “Türkiye maden rezervleri bakımından dünyanın zengin ülkeleri arasında yer alıyor. Bu zenginliği doğru kullanan sektörlerin başında da seramik sektörü geliyor. Hammaddeyi iyi kullanan seramik sektörü dünyada 5. sırada yer alıyor. Avrupa’da ise 3. sırada bulunuyor. 2020’de ihracatta 20 yılın en iyi performansı sergilendi ve dolar bazında yüzde 15 büyüme oldu. Bu yılın ilk üç ayında da yüzde 25, ilk beş ayda da yüzde 40 gibi bir büyüme kaydetti ve COVID-19 öncesini yakalamış oldu” dedi. Seramik sektörünün ihracattaki bu büyümeyi sürdürmesi için de hammadde tedarikinde sorun yaşamaması gerektiğinin altını çizen Pehlivan, “Hammadde çok kritik bir rol oynuyor. İhracat pazarımızı ağırlıklı olarak AB ülkeleri oluşturuyor. Kuzey Amerika ülkeleri de bir diğer önemli pazarımız” dedi.
Yeni yatırım daha fazla hammadde demek
Sektör büyümesiyle birlikte ihtiyaçların da ortaya çıktığını ifade eden Pehlivan, büyümenin olduğu dönemde şirketlerin ciddi yatırımlara gittiğini vurguladı. Özellikle yeni hat yatırımları ve kapasite artışına yönelik yatırımların devreye alındığını vurgulayan Pehlivan, “Şirketler yeni hat yatırımını bir senede devreye alıyor. Bu yatırımla beraber hammaddenin de aynı hızla sağlanması gerekiyor. Bunun için de hammaddenin hızlı bir şekilde çevre hassasiyeti göz önüne alınarak ekonomiye kazandırılması gerekiyor. Sektörde ithal edilen hammaddenin yurtiçinde karşılanması için de seramik ile madencilik sektörünün endüstriel işbirliğine ihtiyaç var” diye konuştu.
Yeşil Mutabakat yaptırımlarından 2026 yılına kadar muaf tutulacak
Özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı Mevzuatı kapsamında girişimlerde bulunduklarını ifade eden Hasan Pehlivan, seramik sektörünün diğer sektörlere nazaran karbon ayak izinin daha düşük olduğunu ifade etti. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın taslak metinlerinin hazırlandığını dile getiren Pehlivan şunları söyledi:
“Seramik sektörü, Yeşil Mutabakat yaptırımlarından 2026 yılına kadar muaf tutulacak. Buna çok sevinmemeliyiz. Eğer yeşil ve döngüsel üretime geçmez isek 2026 yılından sonra karımızın yüzde 5’ini kaybedebiliriz. Bunun için de şimdiden çalışmalara başlamalıyız. Artan kentsel atıkların geri kazanımı içinde inovasyon çalışmaları yapılmalı. İnovasyon kültürü seramik sektöründe yayılmalı. İspanya’da bir firma inovasyon ile kentsel atıklardan mutfak tezgahları yapıyor. Bizim sektörümüz de değişik malzemeleri değerlendirmeli.”
Maden sektöründe ulaşım maliyetlerinin çok fazla olduğunu ifade eden Hasan Pehlivan, “Madenle üretim alanının birbirinden uzak olması daha fazla enerji tüketimi demek, bu da karbon ayak izini artıran bir unsur. Yeşil Mutabakat ile birlikte bu gibi unsurlar AB’li firmaların tedarikçisini değiştirmesiyle sonuçlanabiliyor. Şimdiden çalışmalara başlamalı ve karbon ayak izimizi azaltacak önlemler almalıyız” dedi.
Atık dönüşüm faaliyetleriyle döngüsel ekonomi sağlanmalı
Gazetemiz Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ise iki paydaş sektörün yeni yol haritası belirleyebileceğini ve stratejik hamleler geliştirebileceğine dikkat çekti. Türk seramik sektörünün dünya ve Avrupa’daki sıralamasına vurgu yapan Güldağ, sektörün bu açıdan çok önemli bir konumda olduğunu vurguladı. Özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında ekonomik açıdan en çok etkilenecek sektörlerin demir-çelik, cam ve çimento, seramik olduğunu belirten Güldağ, “Yüksek enerji kullanan sektörler Yeşil Mutabakat’tan daha çok etkilenecek. Bu kapsamda sektörün bu alandaki dönüşümü ve teknolojik atılımları dikkate alarak yapması çok önemli. Ayrıca sektörler arası işbirliklerin derinleştirilmesi yaygınlaşması gerekiyor. Atık dönüşümü alanında faaliyetler geliştirilerek döngüsel ekonomi sağlanmalı. Sektörlerimizde inovasyon kültürünü daha da ileri taşımalıyız” dedi.
Son 10 yılda arama izinleri yüzde 84 düştü
Son dönemlerde özellikle maden arama izinlerinde büyük düşüşler yaşandığını dile getiren Aydın Dinçer, “Son 10 yılda arama izinleri yüzde 84 düşüş söz konusu. İşletme ruhsatlarında ise yüzde 14 düşüş var. Özellikle çevreci madencilik geliştirilmeli ve sürdürülebilir üretim yapılmalı. Ancak tüm madenciliğin reddi gibi kamuoyunda algı oluşturulursa o zaman tüm sanayimiz çok büyük bir çıkmaza girecek” dedi. Son dönemde maden yatırımcısının mevzuatlardaki arama ve işletme izinlerinin uzun sürmesinden dolayı yatırımlardan kaçındığına dikkat çeken Dinçer, “Bu durumda gelecekteki yatırımların hammaddesini sağlayacak rezervlerin aramasından vazgeçmişiz. Sektörün geleceği açısından endişe verici. Maden sektörü sanayiye ciddi katkılar sağlıyor. Mevzuatlarda değişiklik yapılmalı ve sektörün önündeki engeller kaldırılmalı. Orman ve arazi kullanım izinlerinde hızlı aksiyon almak gerekiyor. Dolayısıyla bu konuların çözüme kavuşturulmasını umuyoruz. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı son dönemde bu alanda ciddi adımlar atıyor. Ancak orman izinleri sürecinde sektörde tıkanıklar da yaşanıyor” ifadelerini kullandı. Türkiye sanayisinin yapılan ve yapılacak yeni yatırımlarının hammaddesinin sağlanması için kapasitenin artırılması gerektiğini belirten Aydın Dinçer, izin süreçlerinde yaşanacak aksama tüm sektörlerdeki yatırımları etkileyeceğine dikkat çekti. Hammadde fiyatlarının yüksek seyretmesini girdi maliyetlerinin artmasıyla oluştuğunu ifade eden Dinçer, “Akaryakıt maliyetlerinin yükselmesi, izin bedelleri, arazi tahsis oranlarının yüksek olması girdi maliyetlerini daha da artırıyor. Ayrıca dünyada hammaddeye talep arttı ve üretimde istenilen seviyelere gelmeyince bu da fiyatları yukarı çeken diğer bir unsur oldu. Önümüzdeki süreçte fiyatların daha stabil olacağını öngörüyoruz” diye konuştu.
ABD-Çin ticaret savaşları sektör ihracatını olumlu etkiledi
Seramik ihracatındaki büyümeye dikkat çeken Hasan Pehlivan, “Salgınla beraber insanların evde daha çok zaman geçirmesi, renovasyon piyasasının açılmasına neden oldu. İnsanlar evlerinde bir dizi değişikliklere giderek bu alanda tüketimi artırdı. Ertelenen inşaatların bu dönemde devreye girmesi sektörün büyümesinde önemli rol oynadı. ABD ve AB’nin inşaat sanayinde istihdamı hızlıca artırmak adına yapılan destekler sektörümüzü pozitif ayrışmasını sağladı. Bir diğer neden ise ABD-Çin ticaret savaşları sonucunda Çin ürünlerine getirilen vergiler talebin ülkemize, İspanya ve İtalya’ya yönelmesine neden oldu. ABD’ye ihracat oranımız yükseliyor” dedi.
Atıkların gezi kazanımı
Maden sektöründe atıkların geri kazanımında son yıllarda ilerleme kaydedildiğini belirten Aydın Dinçer, “Bor üretimi sırasında oluşan atıklardan lityum üretilmesi gibi örnekleri verebiliriz. Yeşil Mutabakatın uygulanması noktasında da madencilik sektörü kritik role sahip. Özellikle yenilenebilir enerji payının arttırılması söz konusu. Bu alanda rüzgar ve güneş enerjisinde kullanılacak panel ve türbinlerin yapımı madenlere bağlı. Yenilenebilir enerjiye geçiş içinde madenlere ihtiyaç daha fazla olacak. Elektrikli araçların kullanımı artarken arabaların bataryaları için de lityumun kullanılması gerekiyor. Tam anlamıyla yeşil dönüşüm için her alanında madenciliğe ihtiyaç bugünden daha fazla olacak” dedi. Maden alanlarının rehabilite edilmesinin önemine değinen Dinçer, eskiden maden çıkartılan alanların rehabilite edilerek zeytin ağaçlarının dikildiğini de söyledi.
Erdem Çenesiz: İhracatta yüzde 82 katma değer yaratıyor
Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Çenesiz, “Seramik sektörü ihracatta yüzde 82 katma değer yaratıyor. Her 100 dolarlık ihracatın 82 doları ülkemizde kalıyor. Yerli katma değer oranı yüksek bir sektörüz. Her yıl büyüyen sektörümüz küresel pazarda da rekabet gücünü artırıyor” dedi.
Seramik üretiminde İspanya ve İtalya’nın da güçlü olduğunu belirten Çenesiz, “Bu iki ülke her yıl seramik sektörü yatırımlarını artırıyor. Ülkemizde yerli katma değer yaratan bu sektörün daha da geliştirilmesi ve ihracatta büyümesi önemli. Birçok şirketimiz yatırımlarını tamamladı. Kapasite artışlarına gidildi. Bu da daha çok hammadde ihtiyacını doğuruyor. Bu kapsamda mevcut hammaddelerimizi daha çok verimli kullanmamız ve yeni hammadde kaynaklarını bulmamızı zaruri hale getiriyor. Hammaddecinin sorunu bizim sorunumuz. Bu çerçevede kamu izin süreçlerinin uzun sürmesi sektörün önünde engel teşkil ediyor. Hammaddecinin yaşadığı zaman kaybı sektörlerimize yansıyor. Üretimde sürdürülebilirlik için mutlaka mevzuat değişimlerine ihtiyaç var” dedi
Rezervler kullanılabilir hale getirilmeli
Seramik sektöründe çoğu firmanın kendi atıklarını değerlendirdiğini ifade eden Erdem Çenesiz, döngüsel ekonomi kapsamında teknolojilerini yenilediğini belirtti. Sektörde rezervlerin tüketimi noktasında doğru kullanımın önemine dikkat çeken Çenesiz, “20 yıl önce beğenmediğimiz hammaddeyi şimdi kullanıyoruz. Bundan 20 yıl sonrada şimdi kötü dediğimiz hammaddeyi kullanacağız. Dolaysıyla bir an önce rezervlerimizi kullanılacak hale getirmeliyiz. Sektörü temsil eden dernek ve federasyonlar olarak birlikte hareket edip bugün için rezerv olarak görülmeyen yapıları Ar-Ge çalışmalarıyla kullanılabilir hale getirmeliyiz” dedi. Avrupa Yeşil Mutabakat kapsamında AB’li seramik firmalarına uygulanan prosedürün Türk firmalarına da aynen uygulanması gerektiğini belirten Çenesiz, “Bu süreci birlikte yönetmeliyiz. Bu alanda belli bir geçiş dönemi olacak. Ayrıca Türk firmalarının tesisleri AB’li firmaların tesislerine göre daha yeni ve modern. Biz tesislerimizi daha sonra kurduk. Şirketlerimiz gerekli çalışmalarını yaparak karbon ayak izini azaltacak teknolojileri devreye alıyor” diye konuştu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.