Cumhuriyetten önce Rus işgalinden kaçan Özbüker Ailesi, Bayburt’tan İstanbul’a göç etti. İzmir’in Yunan işgalinden kurtulmasıyla beraber İzmir’e taşınan aile bireyleri, Çankaya Gazi Bulvarı bölgesine yerleşti. 1922 büyük İzmir yangınının ardından yanan binaların yıkımını üstlenen Özbüker, İzmir’in ilk yıkım firması oldu. Alsancak Cumhuriyet meydanının dolgu işini alan Özbüker, at arabalarıyla meydanın dolgusunu tamamladı ve hafriyat sektörüne de bu şekilde adım atmış oldu. 100 yıl boyunca hiç sektör değiştirmeden bina yıkım ve hafriyat işlerini sürdüren Özbüker Ailesi’nin fertleri bugün itibariyle de farklı firmalarla faaliyetlerini sürdürüyor. Özbüker’in 4. kuşak temsilcilerinden Gencol Özbüker, aile mirasını devam ettiren isimlerden biri.
Çekirdekten yetiştim
Zarif Özbüker Bina Yıkım ve Hafriyat Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Gencol Özbüker, “Bizim dedelerimiz çocuklarını sabah saat 05.00’da uyandırıp işe götürür. Depoda çivi toplattırıp temizlik yaptırırlar. Çocuk biraz palazlanınca yıkıma gitmeye başlar. Araba kullanmayı öğrenir. Kamyonet veya makine kullanmaya başlayıp işleri yürütür. Ben çekirdekten bu şekilde yetiştim. İşimin ileri gitmesi işin çalıştım. 4 kuşaktır bu işi yapıyoruz. Maden mühendisliği eğitimini tamamlayan oğlum Ömer Şerif Özbüker, 5. kuşak olarak aramıza katıldı. İnşallah şirketimizi daha da ileriye taşıyacak” dedi.
İş güvenliğinden taviz vermiyoruz
Riskli binaların yıkımı konusunda uzman olduklarını belirten Özbüker, sözlerine şu şekilde devam etti: “Bina yıkım teknolojileri çok gelişti. Yeni teknolojileri yakalamaya çalışıyoruz. Firma olarak riskli binaların yıkımı konusunda uzmanız. İş güvenliği konusunda asla taviz vermiyoruz. Baret, yelek, bot, gözlük, emniyet kemeri olmazsa olmazımız. Bina yıkımı esnasında etrafa zarar vermemek için çelik perde yapıyoruz. Ruhsat almadan işe başlamıyoruz. İşimizi dört dörtlük yapıyoruz. Bugüne kadar hiçbir kazamız olmadı.”
Meslek liselerinde operatörlük, üniversitelerde yıkım mühendisliği eğitimi verilmeli
Sivil toplum kuruluşlarında da aktif olarak görev alan Gencol Özbüker, İzmir Ticaret Odası 68. Komitede görev yapıyorum. Odalar ve derneklerimiz sayesinde sorunlara çözüm üretildiğini belirten Özbüker, sektördeki bazı sıkıntıları da şu şekilde dile getirdi: “İnşaat mühendisleri yıkım konusunda çok tecrübesiz. İnşaat Mühendisleri Odası yıkım mühendisliği alanına yönelmediği için mühendisler bu alanda çok zayıf kalıyor. Depremler ve kentsel dönüşüm çalışmalarıyla beraber bina yıkımları çok daha önemli bir hal aldı. Üniversitelerde bina yıkım mühendisliği için bir bölüm açılmasını veya yan dal olarak okutulması gerektiğine inanıyoruz. Gençlerin endüstri meslek liselerine yönlendirilmesi gerekiyor. Kendi sektörümüzde kalifiye eleman bulamıyoruz.14-15 yaşındaki gençleri yanımıza alıp ilerde operatör olması için eğitmeliyiz ancak onu da bulamıyoruz. Operatörlerin küçük yaşlarda binaya nasıl müdahale edileceğini, yıkım işlemlerinin nasıl gerçekleşeceğini öğrenmesi gerekiyor. Yeni operatörler yetişmediği için milyonluk makineler işi bilmeyen kişilerin elinde. Kalifiyeli eleman olmadığı için kontrollü yıkım yapılamıyor. Şu anda kontrollü yıkım denilerek kontrolsüz yıkımlar yapılıyor. Binaların etrafını muhafaza edip, desteklerini ve perdelemesini yaparsanız kontrollü yıkım olur. Maliyetler yüksek olduğu için perdeleme tam olarak yapılmıyor. Ne yazık ki yıkım konusunda sınıfta kaldık.”
Küçük firmalar yok oluyor, sektör tekelleşiyor
Sekrörün ilerlemesi için devletin sektöre destek vermesi gerektiğini dile getiren Özbüker, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, yıkım sektörünü denetim altına almak için yeni bir yönetmelik çıkardı. Ancak yeni yönetmelik sorunlara çözüm bulamadığı gibi yeni sorunlara neden oldu. Yeni yönetmelik küçük firmaların yok olmasına ve sektörün tekelleşmesine neden oluyor. Bakanlık; ‘yıkım makası, su püskürtme aracı alırsan devam edebilirsin’ diyor. Biz su firması değiliz ki su tankeri alalım. İhtiyaç duyduğumuzda bunları kiralıyoruz. Çok yüksek teminatlar isteniyor. Zaten birçok firmanın bankalara borçları var. Borçlardan dolayı bankalar teminat mektubu vermiyor. 3-4 firma dışında kimse yetki belgesi alıp iş yapamıyor. Türkiye’de en fazla riskli binaya sahip şehirlerden biri de İzmir. Depremlerden dolayı binaların statiği bozuldu. Risk taşıyan binaların bir an önce yıkılması gerekiyor. İzmir’de 10 bin binanın acilen yıkılması gerekiyor. Belediyelerin de yıkım konusunda hassasiyet göstermediklerini görüyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin yıkım konusunda daha duyarlı davranmasını bekliyoruz. . Devletin de firmalara köstek değil destek olması gerekiyor. Bir an önce çözüm bulunması gerekiyor” dedi.