Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 'Doğal sit Alanlarının Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi' adıyla 2014’te başlattığı çalışmada 1 milyon 774 bin hektar alanda bulunan 2 bin 430 doğal sit alanı ile özel çevre koruma bölgesi olan 180 bin hektarlık Tuz Gölü’nün sit statüsü gözden geçirildi. Türkiye, Tuz Gölü’yle birlikte 22 bölgeye ayrıldı. Sit gözden geçirmesi, yapılan ihalelerle özel şirketlere verildi. Bu şirketler, aralarında ekolog ile kuş, memeli, botanik, omurgasız, sürüngen uzmanları ve hidro jeolog, peyzaj mimarı, harita mühendisi, Coğrafi Bilgi Sistemi sertifikalı uzmanların olduğu 11 kişilik ekiple bütün sit alanlarını dört mevsim boyunca izleyerek rapor hazırladı. Şanlıurfa bölgesinin ihalesi, güvenlik gerekçesiyle iptal edilirken 21 bölgenin raporları ilgililere teslim edildi. Aralarında İzmir Çeşme, Seferihisar, Antalya Tünektepe, Konya Beyşehir ve Tuz Gölü başta olmak üzere 1000’in üzerindeki yerde eski sit sınırları yeniden belirlendi.
‘Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’nda düşük yoğunluklu turizm ve konuta izin verileceğini belirten Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Kemalettin Cengiz Tekinsoy, yeni sistemi şöyle anlattı:
"Göl kurumuş sınırlar çekilmiş"
“Doğal sit alanlarının korunarak gelecek nesillere sağlıklı aktarılabilmesi için bilimsel kriterler ışığında yeni bir değerlendirme yapılıyor. Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi’ne neden ihtiyaç duyduk? Zaman içinde kimi doğal sit olma özelliğini kaybetmiş, orman alanıysa yanmış, iklimsel etkilerden dolayı kurumuş, bitki örtüsü ortadan kalkmış. Sadece ağaçlar, çalılar değil orada yaşayan canlılar da yok olmuş. Doğal sit alanı ile ilgisi kalmamış. Kimi yerde yanlışlıkla sit ilan edilmiş. Örneğin Muğla ilinin yüzde 96’sı sit alanı. Bu derecelenme ve tescilin gözden geçirilmesi gerekiyordu. Örneğin, Tuz Gölü ve Beyşehir Gölü birinci derece koruma alanı. Zaman içinde çeşitli nedenlerle göl kurumuş, sınırları geriye çekilmiş. Sit özelliği tamamen kaldırılmaz ama sınırları yeniden gözden geçirmek gerekiyor.
"Yeniden değerlendirmenin ana unsurlarından biri de koruma-kullanma dengesini gözetmek. İlle de özelliklerini yitirmiş, yanmış yıkılmış, kurumuş olması gerekmiyor. Bütün dünyada bu denge gözetilirken, bizde koruyacak olursak ya insanları dahi sokmuyoruz ya da aşırı derecede kullanarak, doğal güzellikler hiç yokmuş gibi davranıyoruz. İşte yeni sistemde koruma kullanma dengesini gözeterek yeniden değerlendiriyoruz.
"Turizm sektörü dar alanda boğulmasın"
"Yeni sistem eskisinden daha korumacı. İlk kategoride yapı yok, ikincide (Nitelikli doğal koruma alanında) geleneksel köy evinin tamiratına izin verilecek, örneğin ahşaptan teras yapılabilir. Üçüncü kategoride ise sürdürülebilir alanlar kriteri var. Burada çok düşük yoğunluklu turizm tesisi ve konut yapılabilecek. Örneğin, bir turizmci 5 bin metrekarelik bir arsa elde etmişse, buraya 0.30 yoğunluk verilecek. Ama büyük bir tesis yapmak istiyorsa ve elinde 30 bin metrekarenin üzerinde arsa varsa o zaman yoğunluk artışı sağlanacak. Bu da turizm sektörünün dar bir alanda boğulmaması için yapılıyor."
"Çalışmalar yıl sonuna kadar tamamlanacak"
Şanlıurfa, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Elazığ ve Batman’ı içine alan bölgenin ihalesi güvenlik nedeniyle iptal edildi. Bu bölge hariç çalışma, bu yılın sonuna kadar tamamlanacak. İzmir Çeşme ve Seferihisar, Antalya Tünektepe, Konya Beyşehir’in çalışmaları tamamlandı. Şirketlerin raporları önce illerde kontrol teşkilatına, oradan muayene ve kabul komisyonuna, ardından Tabiat Varlıkları Bölge Komisyonu’na geliyor. İl müdürlüğünün onayından sonra da genel müdürlük inceleme ekibine ulaşıyor. Son olarak da Bakan onayına sunuluyor. Birinci kategoride yer alan ‘Kesin Korunacak Alanlar’ ise Bakanlar Kurulu kararıyla ilan edilecek.
Rant 'yanıtı'
Kesin korunacak alanların ve nitelikli doğal koruma alanlarının çevresinde yer alan ‘Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’nda düşük yoğunluklu turizm ve konuta izin verileceğini belirten Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Kemalettin Cengiz Tekinsoy, ‘rant’ kaygılarına karşı şunları söyledi: “Biz bu alanları yeniden değerlendirirken ekolojik, jeolojik, morfolojik yönden gözetip derecelerinin değiştirilmesi, kapsamdan çıkarılması gerekenlerin ayıklanması gibi zor bir çalışma yürütüyoruz. Bir yandan rant diğer yandan bizim bu alanları koruma hassasiyetimiz zaman zaman değişik çatışma ve sürtüşmelere sebebiyet verecek görünüyor. Buralar kıymetli yerler. Çok dikkatli davranılması gerekiyor. Ama bizim gözümüzden kaçsa bile vatandaştan, sivil toplumdan kaçmıyor. Aynı imar planları gibi askıya çıkıyor. Bütün kurumlara belediyelere, ticaret sanayi odalarına gönderilerek görüşleri isteniyor. Bütün halk, sivil toplum kuruluşları vakıf oluyor. İtiraz olursa, yeniden inceleniyor.”
Eski sistem nasıldı?
Yapılan çalışmalar sonucunda 1, 2 ve 3. derece sit alanı olarak ifade edilen ve jeolojik devirlere ait olup, ender bulunmaları nedeniyle olağanüstü özelliklere sahip, yer üstünde ve yer altında veya su altında bulunan korunması gereken alanlar yeniden tanımlandı. Sınırlar kimi yerde büyüdü, kimi yerde ise küçüldü ya da derecesi değişti. Birinci derece sit alanları bilimsel çalışma dışında korunması gereken alanlar; ikinci derece sit, turizm ve hizmete yönelik yapılar dışında yapılaşmaya izin verilmeyen alanlar; üçüncü derece sit ise yörenin ihtiyacına göre konut kullanımına da açılabilecek alanları ifade ediyordu.
Yeni sistem nasıl?
Yeni sistemde ise ender alanlar 3 kategoriye ayrıldı. Kesin Korunacak Alanlar, Bakanlar Kurulu kararıyla ilan edilecek ve bilimsel araştırma dışında hiçbir şekilde girişime izin verilmeyecek. ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanları’ doğal yapısı değişmemiş veya az değişmiş, insan faaliyetlerinden etkilenmemiş, doğal hayata dayalı geleneksel yaşam şekillerinin korunduğu alanlar. Çevre Bakanlığı’nın yaptığı tanıma göre üçüncü kategoride ise ‘Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’ bulunuyor. Buralar, kesin korunacak ve nitelikli koruma alanlarını etkileyen ve bu alanlarla bütünlük sağlayan yerleri ifade ediyor.
'3. derece' kontrollü kullanıma açılıyor
Sit alanlarını sil baştan düzenleyen çalışmayla ilgili bilgi veren Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü Kemalettin Cengiz Tekinsoy, “Türkiye’deki sit alanlarını 21 bölgeye ayırarak yapılan çalışmada sona gelindi. Urfa bölgesi hariç yıl sonuna kadar tüm çalışmalar tamamlanmış olacak. Tüm sit alanları gözden geçirildi. İlk iki kategoride inşaat olmayacak; ama üçüncü kategoride, yani ilk iki kategorinin çevresindeki alanlarda düşük yoğunluklu konut ve turizm tesisine izin verilecek. Dünyadaki gibi koruma kullanma dengesi göz önüne alınarak sınırlar yeniden belirlendi” dedi.