Posta gazetesi yazarı Hakan Çelik, bugünkü yazısında İstanbul'daki metro yatırımlarını kaleme aldı. İşte Çelik'in o yazısı...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bir sohbet gerçekleştirdik. Konu İstanbul olunca, saatlerce konuşmak ve yüzlerce konuyu ele almak mümkün. Basın danışmanı Murat Ongun’un da eşlik ettiği Florya’daki buluşmada Başkan İmamoğlu ile şehirdeki son durumu ele aldık. İlk sorum “Göreve geldiğinizden bu yana yaptıklarınız arasında en fazla hangi icraatınızı önemsiyorsunuz?” oldu. Kurumsallık çerçevesinin önemine işaret ederek söze başladı. İhaleler başta olmak üzere şu ana kadar hiç olmadığı kadar güçlü şekilde bunun hissedildiğini ifade etti.
Büyük projelerdeki durum nedir?
Öncelikle metrodan bahsedeyim. Biz geldiğimizde biri hariç, çalışmalar neredeyse tamamen durmuştu. Benim için en önemli konu bu. Duran bütün metro hatlarını çalıştırmış olmaktan gurur duyuyoruz.
Bu aksamalar neden yaşanıyordu?
Finans düzensizliği, kredilerin devreye alınamaması, belli borçlanmaların yapılamaması gibi konulardan ötürüydü. Bunu tümüyle biz hayata geçirdik. Zaten en yoğun olanlarından biri olan Mahmutbey-Mecidiyeköy hattı, ekim ayı sonunda hizmete girecek.
Bu hat önemli, ilave bir gecikme var mı projede?
Hayır beklenmiyor. Zaten pandemiden ötürü bir gecikmemiz oldu. Mayıs sonunda bitmesi planlanıyordu. Zor günlerde bu çalışmaları tamamlıyoruz. Alibeyköy-Eminönü hattını da yıl sonunda açmış olacağız. Bütün hatlarda 2021’de çok yoğun günler bizi bekliyor. Birkaç hattımızda da bir bölüm bile olsa açılışlar yapacağız. Dudullu-Bostancı, büyük ihtimalle gelecek yılın sonuna yetişecek. Hızray Ekpres projemiz ile de Halkalı-Sabiha Gökçen birbirine bağlanacak. Günde 750 kişiyi taşıyabilecek. Bu hatta metro hızı 160 km’ye çıkabiliyor. Hedefimiz 2 saatlik karayolu yolculuk süresini 55 dakikaya indirmek. 4 yılda hattı tamamlayacağız.
Pandemi sürecini nasıl geçiriyor İstanbul?
Göreve geldikten sonraki 15 aylık süreçte neredeyse 6 ayı pandemiyle geçirdik, bu dönemde yardımlaşma ve sosyal politikalar örneği verdik. 1 milyon 300 bini aşan haneye ulaştık. Neredeyse şehrin yakınına tekabül eden bir yardımı kastediyorum. Sosyal yardımlar ve askıda olan faturalara destek dâhil, içinde pek çok şey var. Sağlık çalışanlarımızın konaklama hizmetlerinden onlara ücretsiz kartlarını dağıtmaya kadar bir dizi başlık söz konusu.
Bu destekler şu anda da devam ediyor mu?
Büyük kısmı devam ediyor. Bunlar ekonomisi daralmış ve gelirleri azalmış, tek bir kuruş katkı almayan İstanbul Belediyesi tarafından başarılmış işlerdir. Diğer illerdeki arkadaşlarımın da ortaya koyduğu sosyal politikalar konusundaki titizlik ve hassasiyet herkesin bir kapısı olduğunu ispat etmiştir. Aynı zamanda ciddi bir barış ortamı yaşanmasını sağlamıştır.
Bağımsız kurumlara memnuniyet araştırması yaptırıyor musunuz?
Test edebilelim diye farklı kurumlara yaptırıyoruz. Gururla ifade edebilirim ki, İstanbul halkıyla belki de tarihinde olmayan bir destek boyutuyla karşı karşıyayız.
Kredi bulma sorununuz var mı?
Zorlayan durumlar var elbette, geçmişte aldığınız tabloyu sihirbazlıkla düzeltme şansınız yok. Biz buna rağmen İstanbul’un gücünü biliyoruz. Yatırımlarımızı biraz daha bilanço gücü ötesi kavramlarla artırıyoruz. Son döviz artışları, bizim döviz borcumuza 5 milyar TL ilave yük getirdi.
İstanbul depreme ne oranda hazır?
Bu bir seferberlik konusu. “Kentsel dönüşüm” kavramıyla İstanbul’da sınıfta kalındı. Kimse “bu işi ben çözeceğim” diyemez. İstanbul depremi Türkiye için millî güvenlik sorunudur. Bakanlık, valilik, belediye, İTO, ISO, MÜSİAD, TÜSİAD… Herkesin katılacağı âdeta bir Ombudsman modeliyle yürümemiz gerekir. İddia ediyorum, bu ortam oluşursa 10 yılda çok büyük yol alırız.
Suriyeliler ajandanızda nasıl bir yer tutuyor?
İstanbul için üç tehdit sayıyorum,
1. Deprem
2. Kanal İstanbul
3. Mülteci sorunu.
Mesele sadece Suriyeliler değil, İstanbul’da Birleşmiş Milletler rakamlarına göre 1 milyon 600 bini aşkın bir mülteci sayısından bahsediliyor.