Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Şenal, 1-7 Mart Deprem Haftası nedeniyle açıklamada, Türkiye’yi sarsan son depremlerin unutulması imkansız büyük acılar yaşattığını söyledi. Benzer acıların bir kez daha yaşanmaması için ivedilikle önlemler alınması gerektiğini hatırlatan Şenal şunları söyledi:
“Topraklarının yüzde 92’si fay hatları üzerinde bulunan Türkiye’de, her yıl irili ufaklı binlerce sarsıntı yaşanıyor. Şubat ayında ülkemizin bugüne kadar yaşadığı en büyük felaketlerden biri olan Kahramanmaraş merkezli depremler, 11 şehrimizde çok üzücü kayıplara ve yıkımlara neden oldu. Yıkımların temel nedeni; yer seçiminden yapı tasarımına, yapı üretimi ve denetimine kadar sağlıklı bir sistemin kurulmamış olmasındandır. Yer seçimi, yapı tasarımı, üretimi ve denetimi aşamalarında mimarlık ve mühendislik biliminin, bilgisinin gerekleri tam olarak yerine getirilmediği sürece, meydana gelecek depremlerde ciddi mal ve can kayıplarının yaşanacağı unutulmamalıdır.”
Hasarlı binalarda genelde niteliksiz malzeme ve uygulama ile taşıyıcı eleman donatılarının korozyona uğrayarak etkili kesitlerin küçülmesi sonucu betonda çatlama-dökülmeler oluştuğunu söyleyen Yaşar Şenal, kurallara uygun projelendirilip inşa edilmiş bir binanın ömrünün çok daha uzun olacağını belirtti. Su yalıtımının da binanın korunmasında hayati öneme sahip olduğunu hatırlatan Şenal, inşaat işlerinin bir nevi suyla savaş olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Suyun her formuyla mücadele halindeyiz. Yalnızca sıvı halini düşünmeyelim. Suyun buhar halindeki nemin suya dönüşme hali bile çeşitli noktalarda tehlike yaratır. Bunun yanı sıra buz kar gibi suyun çeşitli formları olarak binaya zarar verir. Gelişen inşaat teknolojileriyle bunlar artık biraz daha geride kaldı. Su yalıtımının doğru şekilde uygulanmasıyla bu sorunların tamamen ortadan kaldırılması mümkün.”
Deprem veya fırtına gibi afetlerde çatı üzerindeki plansız yükler tehlike yaratabilir
Çatılarda plansız şekilde yerleştirilen çanak anten, su deposu gibi yüklerin büyük risk yaratabileceğini de sözlerine ekleyen Şenal, şöyle devam etti:
“Çatılarımızın çoğuna su depoları, çanak antenler, güneş enerjisi ısıtıcıları, baz istasyonları konuluyor. İzinsiz ve bilgisizce yapılan bu ilaveler, rüzgar, fırtına, deprem gibi olağanüstü hallerde üzerinde bulundukları yapı ve çevredekiler için ciddi risklere sebep olabiliyor. Çatının böyle sistemleri taşımadığı görüldüğünde tedbir alınmadan çatı üzerine ilave yükler konulmamalıdır. Mimar veya mühendis tarafından hesaplanmış, tüm detaylarıyla çizilmiş, malzemeleri tarif edilmiş bir proje, yapı güvenliği için en önemli unsurlardır. Çatı bütünü içindeki kalkan duvar, parapet duvarlar, baca gibi ağır yapı bileşenleri deprem sırasında yıkılmayacak, yapıdan ayrılarak çevreye savrulmayacak şekilde projelendirilmeli ve projeye uygun olarak inşa edilmelidir. Depreme bağlı çatı yıkılmaları genelde bu gerekliliklere uyulmamasından kaynaklanıyor. Çatıların projelendirme, yapım veya bakım süreçlerinde; çatı projesinin yapılmaması, yapım tekniklerine uyulmaması, standart dışı malzeme kullanılması veya yapım işlerinin bilgisiz, yetersiz ve belgesiz kişilere bırakılması durumunda yapılar riske açık hale geliyor. Türkiye’de çatılar sadece düşey kuvvetler göz önüne alınarak, uzman olmayan kişiler tarafından yapılabiliyor. Depremdeki yatay yükleri karşılayan çapraz bağlantıların çatı, kolon, makas düzlemlerinde yapılmaması veya eksik yapılması deprem anında hasar ve yıkımlara sebep olabilir. Ayrıca çatılarda çalışacak kişilerin çatı sistemleri, çatı yapımı ve teknikleri, yüksekte çalışma ve iş güvenliği konularında eğitimleri ve sertifikaları olmalı, sosyal sigortalar ile ilgili güncel mevzuata uyulmalıdır. Yapılan iş her safhasında çatı konusunda uzman bir teknik eleman tarafından kontrol altında tutulmalıdır. “
Renovasyon tercihi dikkate alınmalı
Yaşlı olmayan yapı stokuna sahip belli bölgelerde ilk planın yıkım olmaması gerekliliği üzerinde duran Şenal, şöyle konuştu:
“Kentsel dönüşüm planının genç yapı blokunda çeşitli şekillerde uygulanabilir olması gerekir. Yapıların yıkılıp yeniden yapılması yerine yapının korunabilir kısımları bırakılarak, önümüzdeki yıllarda ihtiyaçları karşılayacak şekilde yenileme yapmak gerekir. Çeşitli tekniklerle yüzde 100 olmasa bile buna yakın bir oranda mevcut binaları depreme dayanıklı hale getirmek mümkün. Buna, yıkıp yeniden yapmakla, güçlendirmenin maliyetini karşılaştırarak karar vermek gerekiyor. Genelde sadece taşıyıcı sisteme müdahale edildiği için yeniden yapım maliyetinin yüzde 20-30’u düzeyinde kalıyor. Dünya genelinde yaygın kabul, bu oranın yüzde 40’a kadar olması durumunda güçlendirmenin tercih edilmesidir. Ağır hasarlı olan binalarda ise genelde niteliksiz malzeme ve uygulama ile taşıyıcı eleman donatılarının korozyona uğrayarak etkili kesitlerin küçülmesi sonucu betonda çatlama-dökülmelere sebep olmasını görüyoruz. Oysa ilgili kurallara uygun projelendirilip inşa edilmiş bir binanın ömrü çok daha uzun olacaktır.”