İzmir’in altyapısı, çevresel faktörleri ve doğal ortamı nedeniyle şehir dışından rağbet gördüğünü belirten Tanyer, İstanbul-İzmir otoyolunun açılmasıyla birlikte bu talebin daha da artacağını dile getirdi.
Münir Tanyer, “İzmir, İstanbul gibi çok sıkışmamış, vahşi bir yapılaşma yok. Bu bizim bir avantajımız. Bana göre İzmir planlı bir gelişme içerisinde. Tabi bunun yerel yönetimlerle bağlantısı var. Bizim tavsiyemiz gerek kentsel dönüşümde gerekse bu yapılaşma da bütün bu demokratik kitle kuruluşlarının özellikle mühendis ve mimar odaları ile beraber bütün üniversitelerin görüşlerinin alınması lazım. Şu anda çok güzel, donanımlı bir gençliğimiz var. Onların fikirlerini alarak konut ve proje geliştirilmesi bizim temennimiz. Öncelikle yeşil alanlar, otoparklar ve trafik dahil bütün sıkıntıları giderecek ada bazında kentsel dönüşümün planlanarak çözülmesi lazım. Yoksa bir mahalle içersinde bir binanın yıkılıp yeniden yapılması bana göre kentsel dönüşüm değil” ifadelerini kullandı.
KONUT TERCİHLERİ DEĞİŞTİ
Türkiyenin genç bir nüfusa sahip olduğunu ifade eden Münir Tanyer, “ İnsanlar artık daha küçük konutta yaşamak istiyor. O eski 3+1, 4+1 konutlar çok da fazla talep görmüyor. Gençler ve yaşlılar daha çok 2+1, 1+1 konutları tercih ediyor. Kulanışlı konutlarla birlikte doğa, temiz hava ve özellikle çocukların da faydalanabileceği sosyal alalar da ön plana çıkıyor” dedi. Projeleri oluştururken doğa konseptini önemsediklerini ifade eden Münir Tanyer, günün büyük bir vaktini geçirdiğimiz konutların ve çevresinin de sağlıklı olmasının çok önemli olduğunu vurguladı.
TEMİZ HAVA VE SAĞLIKLI ORTAM ÖNCELİĞİMİZ
Tanyer, “Lokasyonumuzu seçerken temiz havayı önemsiyoruz, temiz hava birinci planda geliyor, Çünkü siz de takdir edersiniz ki günümüzün gizli katili: hava kirliliği. Gürültü kirliliği de aynı şekilde. En önemlisi de bizim geleceğimiz olan çocukların, gençlerin aktivitelerini yapabileceği oyun alanları yaratmak. Bakıyorsunuz çocuklar mahalle aralarında ancak kaldırımlarda oyun oynayabiliyor. kötü, uygun olmayan koşullarda yetişen bir gençlik düşünün tabi annelerde bu riski sürekli göze alamadıkları için çocukları evde tutmak istiyor. Bu defa da bu dijital dünyayla çok küçük yaşta tanışan, televizyon ve telefona bağımlı bir gençlik yetişiyor. Oysa çocuk çağından itibaren gençlerin kendi kendilerine yaratıcı bir şekilde oyun oynamaları, kendi yaşıtlarıyla bir takım ilişkiler kurmaları ve bunu da açık havada ve doğal ortamda yaşamaları gerekiyor. Biz bütün projelerimizde buna dikkat ediyoruz. Bizim önemsediğimiz iki konu var. Temiz hava ve gençlere sağlıklı ortam” diye konuştu.