Türkiye’nin lokomotifi olan inşaat sektörü son 5 yıldır lokomotifin arkasında sürünen bir vagon misali. Sektör son 5 yılını ekonomik krizler, dövizdeki sert dalgalanmalar, yüksek faiz oranları, yüksek maliyet, tedarik sıkıntısı ile mücadele ederek geçirdi. Yatırım yapanın da yapmayanın da pişman olduğu istikrarsız bir piyasada herkes ayakta kalmaya çalışıyor.
İnşaat sektörünün yeniden canlanması için hükümet aspirin çözümler üretti. 2020 Haziranındaki 0,64 faiz kampanyası ve en son açıklanan ekonomik destek paketi gibi.
Konut kredisi faiz oranlarının ilk kez ev alacaklar için 0,99’a düşürülmesi elbette inşaat sektörüne olumlu şekilde yansıyacaktır. Ev sahibi olmak isteyen vatandaşların finansman maliyeti azalacaktır. Döviz veya altınını bozdurup gayrimenkule yatırım yapacak olanlara 0,89 faizle kredi sağlanması da döviz ve altında olan varlıkların gayrimenkule aktarılmasında önemli bir rol oynayacaktır.
Cumhurbaşkanımız, asgari yüzde 40’ı tamamlanmış ve yüzde 50’si satılmamış inşaat projelerinin tamamlanması için 20 milyar liralık kaynak ayrıldığını söyledi. Bu finansmandan faydalanmanın tek şartı ise 1 yıl boyunca konut fiyatlarını sabit tutmak.
İnşaat maliyetlerinin neredeyse her gün arttığı, inşaat malzemelerinde yıllık yüzde 300-400 gibi anormal fiyat artışlarının görüldüğü, inşaat malzemesi üreticilerinin bağlantı yapmadığı, bağlantısı ve ödemesi yapılmış siparişlerin iptal edildiği böyle bir dönemde hangi müteahhit fiyatlarını 1 yıl boyunca sabit tutabilecek. Bayilerden fiyat istedikten sonra bize ulaşana kadar fiyat listesi yolda 3 kez değişiyor. Böyle bir piyasada değil 1 yıl 1 ay bile fiyatları sabit tutmak mümkün değil.
Zor durumda olan sektörün talebi; ekonomik destek paketiyle oluşturulan geçici çözümler değil, radikal ve kalıcı çözümlelerdir. Bugünü atlattık yarın ne yapacağız diye düşünmemeli, yatırımlara ve üretime odaklanmalıyız.
Yatırımlara odaklanabilmek için de fiyat istikrarının bir an önce sağlanması gerekiyor.