Kentler de insanlar gibidir…
Doğarlar, büyürler, gelişirler ve ölürler…
Babil, Truva, Piramses, Hattuşaş, Persepolis, Petra, Tikal ölen şehirlerden bazıları
Modernleşme ve sanayileşmenin etkisiyle sürekli yeni şehirler kuruluyor
Şehirler büyüyor…
***
Şehirlerin de insanlar gibi ilgiye ve şefkate yol gösterici bir öğretmene ihtiyacı var
Nasıl ki insanlara ne yapması gerektiğini söyleyen yasalar ve gelenek-görenekler varsa, şehirlere de yol gösterecek olan planladır.
Şehirlerin öğretmenleri yerel yöneticilerdir, mimarlardır, mühendisler, şehir plancılarıdır…
Şehirlerin anayasası 1/100000, 1/25000, 1/5000 ve 1/1000’lik imar planlarıdır.
Şehirleri kendi başına büyümeye bıraktığınızda tıpkı insanlardaki gibi kaos olur. şehirler ‘yaşanılması zor’ kentlere dönüşür.
***
İnsanlar nasıl 50 yıl sonraki halini düşünerek şimdiden (sigorta gibi) önlemler alıyorsa, yerel yöneticiler kentin 50-100 yıl sonraki halini göz önünde bulundurarak planlar yapmalı.
1970 yılında 1 milyon 427 bin nüfuslu İzmir’i yönetenler 2017’deki 4 milyon 223 bin nüfuslu İzmir’i düşünmediler.
1980 yılında 1 milyon 976 bin nüfuslu İzmir’i yönetenler 2017’deki 4 milyon 223 bin nüfuslu İzmir’i düşünmediler.
1990 yılında 2 milyon 694 bin nüfuslu İzmir’i yönetenler 2017’deki 4 milyon 223 bin nüfuslu İzmir’i düşünmediler.
2000 yılında 3 milyon 370 bin nüfuslu İzmir’i yönetenler 2017’deki 4 milyon 223 bin nüfuslu İzmir’i düşünmediler.
2017 yılında 4 milyon 223 bin nüfuslu İzmir’i yönetenler 2050 yılındaki belki de 6-7 milyonluk İzmir’i düşünmüyorlar.
***
Bizim yerel yöneticilerimiz her fırsatta imar planlarına karıştırmadıklarını, hiçbir yeri imara açmadıklarını dile getiriyorlar.
2000 yılında İzmir’in 3 milyon 431 bin nüfusu vardı. Bugün İzmir’de 4 milyon 223 kişi yaşıyor. İzmir’de yeni yerleşim yerleri açılmıyorsa, İzmir’e gelen bu 792 bin kişi şehir merkezine yerleşti demek oluyor.
Sonuç: çarpık yapılaşma, altyapı sorunu, ulaşım sorunu, otopark sorunu ve daha birçok sorun…
İzmir sürekli gelişiyor, sürekli büyüyor. Bu büyümeye paralel olarak kent yeni yerleşim yerlerine ihtiyaç duyuluyor. Kentin ihtiyaçlarını göz ardı edip, kısa vadeli düşünüp “İzmir’in arazileri kıymetli” gibi yaklaşımlarla yaklaşırsak şu anda olduğu gibi kenti bir sorunlar yumağı haline getiririz. Yaşadığımız kenti katlederiz. Ve ilerde bu kentte yaşayacak olan insanlarımızı çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya bırakırız. Elbette gidip tarım arazilerini imara açılsın diyemeyiz. Ama tarıma elverişli olmayan, engebeli olan arazilerin iyi bir şekilde planlanıp şehrin istifadesine sunulması gerekiyor.
***
İzmir’in 1/100000’lik planları mahkemelik, İzmir’in 1/5000’lik planları yok, İzmir’in 1/25000’lik planları daha yeni yapıldı… Hal böyle iken İzmir’in gelişmesini beklemek hayal olur. İzmir’in düzelmesini istiyorsak önce kentin anayasası olan orta ve uzun vadeli imar planlarını hazırlamalıyız. Kentin gelişim alanlarını belirleyip şehir içerisinde yığılmış nüfusunu buraya taşımalıyız. Bunu yaparken de imar edilen yerlerin 50-100 yıl sonraki nüfusunu hesap ederek ona göre altyapı, ulaşım yolları, parklar, yeşil alanlar inşa etmeliyiz.
İmar tam da mikser gibidir. Kentin ihtiyaçlarına, kentin gelişimine, kentin nüfusuna göre sürekli karıştırılır.
İlle de imarı karıştırmak istemiyoruz, yeni imar alanları açmak istemiyoruz diyorsanız da size 2 alternatif sunayım. Ya 100 yıllık uzun ömürlü ve uygulanabilir bir imar planı yapın ya da bu saatten sonra İzmir’e başka illerden hiç kimseyi almayın.