Geçtiğimiz aylarda, İmar Yasasına Takılanlar’ın (İYT) bir dernek kurmuş sorunlarını daha sesli bir şekilde dile getirmeye başlamıştı. Habertürk’te Esra Toptaş’ın haberine göre; İYT’liler, “2014’te çıkan Büyükşehir Yasası’yla büyükşehirlerdeki köyler mahalle statüsü kazandı. Bununla birlikte de köyler de şehir merkezi ya da ilçe merkezleriyle aynı imar mevzuatına tabi oldu. Köylerin mahalle statüsüne geçmesiyle birlikte imar mağduriyetleri ortaya çıktı. Artık köylü ahır ya da samanlık yapacaksa şehirle aynı yasaya tabi. Tabi geçmişte yapılmış ahırlar, samanlıklar ya da çiftçilerin ve hayvancılıkla uğraşanların yaptığı bir göz yerler dahi kaçak duruma düştü.
Mühürlemeler oldu, cezalar geldi. Köylerde ek bir ahır yapmak için izin almaya gittiğimizde ‘imar yok’ yanıtını alıyoruz. Yeni imar planları ne zaman yapılır belli değil. Önceden İl Özel İdare’den ya da muhtarlıktan alınan izinlerle bu ahırlar, samanlıklar yapılabiliyordu. Elbette tüm yapıların depreme dayanıklı olması gerekiyor. Ancak köylünün yaşadığı sorunlar da görülmeli. Kamu zararı yaratmayan, köylünün kendi tapulu yerlerinde afet riski taşımayan yapılarının kayıt altına alınmasını talep ediyoruz” demişti.
İYT’liler hâlâ çözüm bekliyor. İmar Yasasına Takılanlar Derneği, bugün TBMM açıldığında sorunlarını anlatmaya, duyurmaya devam edeceklerini söylüyor: “2018 yılında çıkartılan İmar Barışı yasasında yer alan" Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğu altındadır" ibaresini Danıştay'ın 6. İdare Mahkemesi tarafından açılan davayı Anayasa Mahkemesi kabul etmiş oldu ve
Anayasa Mahkemesince 23 Temmuz 2024 tarihli ve 2023/74 esas sayılı kararıyla “Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır” cümlesi iptal etti. Bu gelişmeyle birlikte ülkenin sağlıklı yapı stokunun belirlenmesi, sağlıklı ve riskli yapıların kayıt altına almak için yasasında yeni bir tarih güncellemesi yapılması son derece önemli ve gereklidir.”