Abdullah Tolu'nun konuyla ilgili yazısı şu şekilde;
Yapılan bu düzenlemeler inşaat sektörü açısından son aylarda yaşanan konut ve iş yeri stoklarının eritilmesi bakımından son derece önemli. Ancak, Başkanlık ve milletvekilliği seçiminden sonra alenen ortaya çıkan ve halen devam eden dış kaynaklı ekonomik darbe ve buna bağlı olarak yaşanan sorunlar her sektörü olduğu gibi, inşaat sektörünü de olumsuz yönde etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor. TÜİK tarafından açıklanan Eylül ayı konut satış istatistiklerine göre, Türkiye genelinde birinci el konut satışları geçen yılın aynı ayına göre % 14 düşerken, 2017-2018 yılları mukayesesinde ilk 9 ay toplamlarına göre % 2,23 azaldı. Örneğin, İstanbul’da geçen yılın aynı ayına göre % 25 azalırken, 9 ay toplamlarına göre % 8,6 düşüş oldu.
Ayrıca, ikinci el dahil tüm konut ve işyerleri satışlarında tapu harcı oranının geçici olarak indirilmesi, sektörün sorununu çözmekten öte, daha da artırarak, tamamlanmış konut stoklarının erimemesine neden oldu. Yani, tapu harcı indiriminin, yeni (sıfır) konut ve iş yeri satışlarına çok fazla etkisi olmadı.
Mevcut konut ve iş yeri stoklarının eritilebilmesi ve bunlara olan talebin oluşturulabilmesi ve inşaat sektörünün sağlıklı bir şekilde yoluna devam edebilmesi bakımından bazı önlemlerin alınması şart. Sektörün bu konuda hükümetten beklentisi oldukça fazla. Sektörün üst çatı organı olan KONUTDER, GYODER ve İMDER hemen her fırsatta mevcut sorunları ve alınabilecek önlemleri dile getiriyorlar.
Ülkemizin ihracat ve turizm ile birlikte üç önemli sektöründen birisi olan inşaat sektörünün, ülke GSMH’sına yaptığı katkı ortada. İnşaat sektörü sadece bina inşa etmiyor, mobilyadan beyaz eşyaya, demirden çimentoya, boyadan cam sanayiine kadar olmak üzere çok sektörü ayakta tutuyor. İnşaat maliyet girdilerine bakıldığında, sektörün 250’den fazla girdisi var. Ayrıca, çok büyük oranda da istihdam sağlıyor. Bu açılardan bakıldığında, devasa büyük bir sektör ve buna önem verilmesi gerekiyor. Bunun devam edebilmesi ve sektörün mevcut olumsuz durumdan çıkabilmesi bakımından, bazı önlemlerin alınması, yürürlükteki bazı teşvik edici düzenlemelerin devam ettirilmesi, Sektörün son yıllarda hızlıca düşen finans desteğini yeniden kazanması, tamamlanmış taşınmaz alımını teşvik edici faiz oranlarının sağlanması, diğer bazı iyileştirici tedbirlerin alınması gerekiyor. Bu hem ülkemiz hem de inşaat sektörü açısından şart.
İnşaat sektörünün alınabilecek önlemler konusundaki beklenti ve talepleri genel olarak şu şekilde:
1) Net alanı 150 m2 ve üzerindeki konutlar ile büro, ofis, apart daire - ünite vb. teslimlerinde 31 Ekim 2018 tarihine kadar % 8 olarak uygulanmakta olan geçici KDV düzenlemesinin süresinin en az 31 Mayıs 2019 tarihine kadar uzatılması veya kalıcı hale getirilmesi,
2) Tapu harcı indiriminin sadece yeni inşa edilen konut ve iş yerlerine sağlanması, ikinci ellerin kapsamdan çıkarılması, yeni konut ve iş yeri stoklarının eritilebilmesi bakımından şart. Bunun için gerekli olan yetki Harçlar Kanununa ekli (4) Sayılı Tarifenin 20. Sırasının (a) bendinde bulunuyor. Sektör, çıkarılacak bir Cumhurbaşkanlığı Kararı ile, sadece yeni inşa edilen konut ve iş yerlerinin alım ve satımlarında tapu harcı oranı kalıcı olarak binde 1’e düşürülebilir.
3) Sektöre kredi akışı son zamanlarda çok yavaşlamış durumda. Sektörde ciddi anlamda teminat sıkıntısı çekiliyor. Konut kredilerinde ihtiyaç duyulan garantörlük limitleri de kullandırılmıyor. Sektörün öncelikli sorunlarından olan finansmana erişimin çözülebilmesi için sadece konut sektörüne özel 8-10 milyar TL’lik bir KGF paketinin veya mevcut KGF paketi içinden sektöre kullandırılmak üzere belirli bir miktarın ivedilikle devreye alınması uygun olacaktır.
4) Bankaların konut kredi faiz oranını 1,20’ye çekmesine olanak sağlanmalı, Sektör de komisyon katkısıyla faiz oranını fiilen 0,98’e indirmeli. Bankalar sadece anlaşmalı firmalara kredi vermeli ve krediler 1. el yeni konut ve iş yerleri için kullanılmalı. Böylece kaynak, üretime yönlendirilmiş olacaktır.
5) Konut sektöründe yaşanan durağanlığın aşılabilmesi bakımından, bireysel emeklilik sisteminde oluşan birikimlerin belli bir yüzdesinin (örneğin yüzde 5 - 10’u) konut alımlarında kullanılması zorunlu hale getirilmeli, bireysel emeklilik fonlarının kira yada alım-satım kazancı elde etmelerine imkan sağlanmalıdır. Böyle bir zorunluluk getirilmesi, her iki taraf için de kazançlı ve faydalı olacaktır.
6) Sektörün finansman sıkıntısının giderilebilmesi ve bankalara olan kredi taleplerinin azaltılabilmesi bakımından, 2017 yılı sonu itibariyle 45 – 50 Milyar TL olarak hesaplanan ve giderek artan devreden KDV alacakları iade edilmelidir. İadenin bir bölümü (örneğin % 15’lİk bölümü) nakden, kalan kısmı ise yıllara bölünerek (örneğin 4 yıl) hemen paraya çevrilemeyen hazine bonosu veya devlet tahvili verilerek yapılabilir. Bu bono ve tahviller ihalelerde teminat veya ileriye dönük borç ödemesinde ödeme aracı olarak kullanılabilir, bankalardan sağlanacak kredilere teminat olarak gösterilebilir vb.
7) Gayrimenkul sektöründe inşaası tamamlanan ya da inşası devam etmekte olan konut ve iş yerlerine ilişkin talebin yetersiz olması nedeniyle oluşan konut ve iş yeri stoklarının hızlıca eritilebilmesi ve yeterli talebin oluşturulabilmesi bakımından, yerli ve yabancı Gayrimenkul Yatırım Fonlarının Türkiye’den yapacakları konut ve iş yeri alımları KDV ve tapu harcından istisna tutulmalıdır. Bu şekilde, stokların azaltılabileceği, ayrıca yabancı fonlar tarafından ülkemize ciddi anlamda döviz girişinin sağlanacağı değerlendirilmektedir.
8) Sektörün finansman sıkıntısının giderilebilmesi bakımından, inşaat sektörü için KDV iadelerinde aranılan teminat mektuplarının oranı ve tutarı düşürülmeli, sektörün KDV iade talepleri bekletilmemeli, iade talebinin belli bir bölümü teminat aranılmadan daha sonra mahsup edilmek üzere gerekli belgelerin ibrazı üzerine avans olarak yapılmalıdır.
9) Büyükşehirlerdeki net alanı 150 m2’ye kadar olan konutların KDV oranının inşaatın sınıfına ve emlak vergisi değerine göre belirlenmesine ilişkin uygulamadan derhal vazgeçilmelidir. Çünkü, % 1ve % 8 KDV oranına tabi konut üretilecek arsa kalmamıştır.
10) İnşaat işlerinde belediyeler yasada düzenlenmemekle birlikte Meclis kararıyla çeşitli adlar altında çok sayıda harç (hafriyat bedeli, çeşitli ücret vb. isimlerle harç tahsili) almaktadırlar. Sektör daha inşaata başlamadan büyük tutarlarda harç ödeme durumu ile karşı karşıya kalmaktadır. Kentsel dönüşüm yasası kapsamındaki harçlar ve muafiyetler büyük ölçüde uygulanmamakta veya başka isimler altında tahsil edilmektedir. Alınacak harçlar Kanuna ekli bir liste ile açıkça belirlenmeli ya da tek bir oranda harç alınmalıdır (örneğin proje bedelinin belli bir yüzdesi kadar). Ayrıca, bu harçların peşin değil, proje süresi içerisinde taksitler halinde ödenmesine imkan sağlanmalıdır.
11) Konut hesabı uygulaması sektör önerileri de dikkate alınarak yeniden ele alınıp düzenlenmelidir. Mevcut uygulama önemli bir teşvik mekanizması olmasına rağmen, çok uzun süreli uygulamalar sebebiyle hak ettiği ilgiyi ve kapasiteyi bulamamaktadır.
12) İnşaat sektörünün Eximbank kredilerine erişiminin sağlanması bakımından, 2017/4 sayılı Tebliğin 6. Maddesinin üçüncü fıkrasına bir bent eklenerek, KDV Kanununun 13/i maddesine göre konut veya iş yeri olarak inşa edilen binaların ilk tesliminde uygulanmak ve bedeli döviz olarak Türkiye’ye getirilmek kaydıyla KDV istisnası kapsamında Türkiye’de yerleşik olmayan yabancılara ve gurbetçilere yapılan konut ve iş yeri satışlarının, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler arasına dahil edilmelidir.