İnşaat sektöründe ‘işçi krizi’ ile karşı karşıya. Bu kriz patronların işçileri toplu olarak işten çıkarma krizi falan değil, patronların işçi bulamama krizi olacak.
İnşaat sektörünün teknik eleman ihtiyacını karşılayan üniversitelerin mühendislik-mimarlık fakültelerinin hali içler acısı. Öğrenciler üniversiteyi bitirdikten sonra iş öğrenip inşaat firmasına çalışmaya gelmiyorlar, inşaat firmasında iş öğrenmeye geliyorlar. 16 yıl eğitim gördükten sonra yeni işe başlayan gençlerimiz ‘sudan çıkmış balık’ misali oluyorlar. Bugün inşaat firmalarının büyük bir kısmı mühendis/mimar alımlarında yeni mezunları tercih etmiyor. Tercih edenler ise en az 2 yılı bu taze mezunların işi öğrenme ve adaptasyon süreci olarak hesaplayarak alıyor.
Üniversitelerin birçok bölümünde olduğu gibi ne yazık ki bu bölümlerde de öğretim görevlilerimiz öğrencilerimizi sektörde çalışmaya uygun olarak değil, kendi ‘akademik kalıpları’ içerisinde yetiştirmeye çalışıyorlar. Üniversiteler sektörden çok uzak. Uzun yıllardır hem Karşıyaka Yapı Müteahhitler Derneği başkanlığı yapıyorum hem de İzmir Müteahhitler Federasyonu’nda başkan yardımcılığı. Ne derneğimize ne de federasyonumuza gelip öğrencileri sektörle tanıştırmaya yönelik çaba gösteren bir eğitim görevlisi görmedim. Akademisyenler bizlere gelip “öğrenciler için neler yapabiliriz, sektöre nasıl entegre edebiliriz, daha iyi staj imkanları için nasıl bir çalışma yürütebiliriz, bu çocuklarımıza nasıl daha iyi bir gelecek hazırlayabiliriz” diye sorsalardı ben dahil sektördeki bütün arkadaşlarımız seve seve yardımcı olurduk. Ama kapımızı çalan olmadı. Olmayacak gibi de…
1 milyon 730 bin kişiyi istihdam eden inşaat sektörünün tek sorunu teknik kadrolar da değil. Sektörde çok ciddi bir kalifiye eleman (usta) sorunu da gözükmeye başladı. İnşaatta en az mühendis-mimar kadar ehemmiyet taşıyan demir, kalıp, sıva, tesisat ustaları artık yetişmiyor. Şu anda inşaatlarda usta olarak çalışanların büyük bölümü emekli. Vasıfsız olarak çalışanların arasında bile emekli oranı oldukça arttı ve artmaya da devam ediyor.
Başta gençler olmak üzere insanların büyük bir çoğunluğu inşaata, işsiz kaldıkları dönemde geçimlerini sağlayabileceği geçici bir iş kolu gözüyle bakıyor. İnşaata tam zamanlı ve uzun vadeli çalışılacak iş olarak bakanların sayısı yok denilecek kadar az. Bu yüzden inşaattaki çalışanlar sürekli değişiyor ve belli bir alanda uzmanlaşamıyor. Bugün emekliler kalifiye eleman açığını kapatıyor ancak yarın demir-kalıp ustası bulmak bir hayli zorlaşacak.
Beklentimizi karşılayamasa da mimar-mühendis yetiştiren, her yıl binlerce kişiyi mezun eden fakülteler var. Ancak bir demir ustası, kalıp ustası, sıvacı, tesisatçı yetiştiren bir meslek eğitim okulu yok. Sadece inşaat sektörüne kalifiye eleman yetiştirecek bir okul, hatta birkaç okul yapılması farz. Bu konuda bir an önce sektörün harekete geçmesi gerekiyor. Hükümetin daha somut ve sürdürülebilir bir destek sunması gerekiyor. Mesleki Yeterlilik Belgesi şartı getirerek çalışanları sınava tabi tutmak yeterli değil. Profesyonel eğitim kurumları açılarak kalifiye eleman ihtiyacının karşılanması gerekiyor.
Kalifiye eleman ihtiyacını karşılamaya yönelik herhangi bir adım atılmazsa inşaatlarda sadece emekliler kalacak ve emekliler de çalışamaz duruma geldiğinde Türkiye’nin lokomotifi olan inşaat sektörü ciddi bir krizle karşı karşıya kalacak.
Kriz gelmeden krize önlem almak şart!