İzmir'deki Binaların Yüzde 77,5'i Modern Deprem Yönetmeliğine Uygun Değil

ODTÜ tarafından yayınlanan rapora göre İzmir'deki binaların 17.2’si 1980 öncesi, yüzde 52.7’si 1980-2000 yılları arasında yapılmış binalar. Yapıların sadece yüzde 30’u 2000 sonrasında inşa edilmiş.

30 Ekim 2020'de meydana gelen İzmir Depremi, 117 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olarak tüm Türkiye'yi yasa boğmuştu. Her ne kadar saatler sonra gerçekleşen mucizeler yüreğimize su serpse de deprem gerçeği ile yıkıcı bir şekilde tekrar karşı karşıya kalındı. ODTÜ Deprem Mühendisliği'nde görevli bilim insanları ise İzmir Depremi üzerine yapılan bilimsel araştırmayı bitirdi. 

Çalışma sonrasında yayınlanan rapora göre İzmir’deki yapı stokunun yaklaşık yüzde 70’i betonarme binalardan meydana geliyor. Ayrıca TÜİK verilerine göre de İzmir’de yaklaşık 670 bin bina mevcut. Bu binaların yaklaşık yüzde 88.5’i ikamet amaçlı kullanılırken, yüzde 11.5’i ikamet amaçlı olmayan (ofis, otel, müzeler vb.) binalar olarak kullanılıyor.

İzmir'deki binaların yüzde 77,5'inden fazlası modern deprem yönetmeliğine uygun değil:

İzmir'deki yapı stokunda olan binaların taşıyıcılık özellikleri rapora göre üçe ayrıldı. Betonarme binalar, yığma binalar ve diğerleri (çelik yapı, ahşap vb.). TÜİK verilerine göre İzmir’de bulunan binaların yüzde 69’u betonarme, yüzde 30’u yığma, yüzde 1’i ise diğer grubunda bulunuyor. Bu veriler, deprem yönetmeliklerinin yayınlanma tarihleri dikkate alınarak incelendiğinde yüzde 17.2’si 1980 öncesi, yüzde 52.7’si 1980-2000 yılları arasında yapılmış binalar. Son olarak yapıların yüzde 30’u 2000 sonrasında inşa edilmiş.

Raporda,, 1980-2000 yılları arasında İzmir'de ciddi bir yapı stoku artışı yaşandığı belirtildi. Daha önceki depremlerden tecrübe edildiği üzere bu yıllar arasında inşa edilen binalar, daha çok hasar görebilir durumda. Günümüzde uygulanan modern deprem yönetmeliğine ise İzmir’deki yapı stokunun yüzde 77.5’inden fazlası uygun değil.

İzmir Bayraklı'da deprem normalden 2 ila 5 kat daha şiddetli sarsıntıya sebep oldu:

İzmir'in Bayraklı ve Bornova ilçeleri derin yumuşak gevşek alüvyon sahalarına sahip. Bu durum, sıkı zemin veya kaya sahalarına sahip yerlere kıyasla Bayraklı ve Bornova çevresinin yaklaşık iki ila beş kat daha şiddetli sarsılmasına neden oldu. Bu da bölgedeki yapı stokunın nasıl ciddi bir şekilde hasar gördüğünü açıklıyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın hasar tespit verilerine göre, 6.6 büyüklüğündeki (AFAD) depremde 17 bina tamamen yıkılmış, yaklaşık 110 binanın ağır hasar gördüğü tespit edilmişti. 

Beton yapıların içerisindeki demirler (donatılar) binanın hasar almaması açısından deprem anında büyük önem taşıyor. Diğer yandan ODTÜ'nün raporunda belirtildiği üzere İzmir Depremi'nde hasar alan tüm binaların donatılarında yaygın bir korozyon bulunuyor.

Korozyon, en basit tabirle demirin çevre etkisiyle aşınması ve yıllar içinde betonarme binalarda ciddi hasarlara sebep olabilmesi. Bu kapsamda İzmir Bayraklı ilçesinde özellikle toprağa temas sağlayan kolonların alt kısımlarında, aşırı korozyona uğramış demirlere rastlandı. ODTÜ tarafından yayınlanan raporda demir üzerinde oluşan bu aşınma demirin alanında yüzde 25-yüzde 65 arasında azalmaya neden oldu.. Yani betonlar kalıyor fakat onları taşıyan demirler zamanla yok oluyor.

İzmir bölgesinde sıvılaşma tehlikesi var:

Sıvılaşma, deprem benzeri dinamik yüklemelerde zeminin taşıma kapasitesini yitirerek zeminin sıvı gibi davranış göstermesi olarak belirtiliyor. Rapora göre, İzmir bölgesinde potansiyel sıvılaşma tehlikesine sahip bölgeler mevcut. Fakat Seferihisar ve güneyindeki alüvyon kesimlerinde saha araştırma ekibinin çalışmaları sonucunda, herhangi bir sıvılaşma örneğiyle karşılaşılmadı.

Diğer yandan daha uzakta yer alan (fay yırtığından yaklaşık 45-50 km uzaklıkta) Gülbahçe ve İçmeler kıyılarında sıvılaşmanın sebep olduğu kum kaynamaları ortaya çıkıyor. Bu durum yayınlanan raporda Gülbahçe’nin fay alanına yakınlığı ve bölgede sıcak su kaynaklarının bulunmasıyla ilişkilendiriliyor. Elde edilen numuneler ise ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Zemin Mekaniği laboratuvarında test edilmek üzere alınıyor.

Araştırmada Tuzla ve Seferihisar faylarına ek olarak Kuşadası, Gümüldür, Selçuk, Söke ve Dilek Yarımadası çevresinde yer alan faylar da araştırıldı. Bu bölgelerde fay yüzlüklerine çok yakın bölgeler dahil olmak üzere depreme bağlı kalıcı yüzey hasarları ile karşılaşılmadı. 

Emlak Gündemi Haberleri

TEMSAN İnşaat Fas’ın En Büyük Stat Projesi’nin İhalesini Aldı
Emlak Sektöründe 2025 ve 2026 Yıllarının Hareketli Geçmesi Bekleniyor
Ticari Gayrimenkul Yatırımında Talep Artışı
Emlak Konut Esenler Atışalanı Projesi’nin İhale Tarihini Açıkladı
Manisa Gördes’te Bazı Taşınmazlar İçin Acele Kamulaştırma Kararı