Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi tarafından yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi;
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 07.07.2020 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği, 20.08.2020-18.09.2020 tarihleri arasında İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nce askıya çıkarılmıştır.
İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ve Değişiklikleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; nitelikli tarım alanlarının, orman alanlarının, doğal karakteri itibari ile korunması gereken alanların; konut, sanayi, ticaret gibi gelişme alanlarına dönüştürülmesi, planın dili ve içeriğinin anlaşılmaz ve yasal mevzuata aykırı olması, planın verilerinin güncel tarihli olmaması, plan üzerinde birçok yerde idari ve fiziki sınırların hatalı olması, plan notları ile kaçak yapıların yasallaşmasının önünü açan uygulama notlarının olması, kentlerin ulaşım, liman, havalimanı, enerji politikaları gibi sektörel kararlarına yer vermemesi; buna istinaden kent ve kırsal alanların verimi yüksek toprakları ile tarihi ve doğal alanları yok edecek kararlara yer vermesi şeklinde sıralanabilecek birçok nedene ilaveten, Şehir ve Bölge Planlama Biliminin değerleri ile örtüşmeyen, İzmir ve Manisa kentlerinin imar düzenlemelerinin yok edici kararlar ile şekillenmesine neden olacağı düşünülmektedir.
30 Ekim 2020 tarihinde saat 14:51’de Seferihisar Körfezi açıklarında, Kandilli Rasathanesi verilerine göre moment büyüklüğü 6.9 olan bir deprem meydana gelmiştir. İzmir Depremi, kent planlamasının önemini bir kez daha gözler önüne sermiş, yaşanan can ve mal kayıpları sağlıklı ve güvenli konut hakkını yeniden gündeme getirmiştir. Yapılan ön incelemelere göre, bölgenin yerbilimsel analizlerinin -fay hatlarının, jeolojik-jeofizik etütlerinin- yeterince dikkate alınmadığını göstermiştir. Yıkılan binalarda yapı ölçeğinde kusurlar olduğu görülmektedir. Oysa sorunun ana kökeni, Türkiye’deki konut üretiminin serbest piyasanın egemenliğine bırakılmasıdır. İzmir depremi, özellikle kent merkezlerinde, belirli nüfus ve yapı yoğunluk değerlerinin aşılmaması gerektiğini bizlere göstermiştir. Gayrimenkul rantı her şeyin üstünde tutulduğunda, yeterli analiz ve değerlendirmelerden uzak planlama yaklaşımlarına prim verildiğinde, kentler deprem karşısında savunmasız kalırlar. Bu nedenle, halkımızın sağlığı ve can güvenliği için, kamucu ve toplumcu bir kent planlama yaklaşımı yeniden tesis edilmelidir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Toplum ve Doğa Yararını Değil Sermayeyi Yol Arkadaşı Kabul Ederek Yoluna Devam Etmiştir!
23.06.2014 onay tarihinde Çevre ve şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan İzmir–Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı bugüne kadar defalarca değişikliğe uğrayarak yoluna devam etmektedir. Şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararını bütünüyle dışarda bırakan sermayenin elini rahatlatmaya dönük yapılan bu idari işlem kentlerimizin geleceğini tehlikeye atmaktadır.
Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 7.maddesinde “Planların hazırlanmasında plan türüne göre katılım sağlanmak üzere anket, kamuoyu yoklaması ve araştırması, toplantı, çalıştay, internet ortamında duyuru ve bilgilendirme gibi yöntemler kullanılarak kurum ve kuruluşlar ile ilgili tarafların görüşlerinin alınması esastır.” şeklinde yer alan hüküm doğrultusunda İzmir ve Manisa’nın geleceğini belirleyen böylesine kapsamlı bir planda kamu kurumları, meslek odaları, üniversiteler vb kurum ve kuruluşların sürece dahil olamadığı, itiraz ve dava süreçlerinde ifade edilen hususların dikkate alınmadan katılımcı süreçlerden uzak bir süreç işletilmiştir.
Plan Değişikliği İmar Mevzuatına Aykırı Olarak Hazırlanarak Kamuoyuyla Paylaşılmıştır!
Planın hazırlanma sürecinde olduğu gibi askı sürecinde de türlü usulsüzlükler tespit edilmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesinde ve Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 34.maddesinde açıkça belirtildiği üzere her türlü ölçekte mekânsal plan aleni olmak zorundadır ve bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin sorumluluğundadır. Mekâna ilişkin her ölçekte hazırlanan planlar; plan sınırı içerisinde bulunan veya plandan etkilenen vatandaşlar tarafından incelenmekte, denetlemekle ve uygulama usul ve esaslarını kontrol etmekle yükümlü çeşitli idareler, meslek örgütleri, odaları tarafından ulaşılabilir olması gerekliliği mevzuat ile güvence altına alınmıştır. Bu sorumluluk gereği idare tarafından en ufak bir şüpheye yer bırakmadan planda değişikliğe uğramış bütün kararların Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 7.maddesinin a fıkrasında yer alan “b) Planlar; pafta, gösterim, plan notları ve plan raporu ile bir bütündür.” şeklindeki hüküm gereği açıklanması gerekmektedir. Bu kapsamda şu an gündemde olan 07.07.2020 onay tarihli İzmir–Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğinde yapılan değişikliklerin gerekçelerini açıklayan “plan değişikliği açıklama raporu” bulunmadan kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Plan Nüfusu ve Plan Çizim Teknikleri Hatalıdır!
07.07.2020 onay tarihli İzmir–Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğinde özellikle İzmir’de bilimsel dayanaktan yoksun ve alt ölçekli plan kararlarını bütünüyle uygulanamaz hale getirecek “Kentsel Yerleşik Alan”, “Kentsel Gelişme Alanı, “Tercihli Kullanım Alanı,” “Tarım ve Hayvancılık Geliştirme Alanı”, “Sanayi Alanı” gibi kullanımlar aracılığıyla tarım alanlarının ve doğal alanların yapılaşmaya açılmasına, tahribatına ve doğal varlıkların kontrolsüz biçimde yok edilmesine neden olacaktır.
Söz konusu plan değişikliği ile çok sayıda alanda nüfus yoğunluğu artışı getiren “Kentsel Gelişme Alanı”, “Tercihli Kullanım Alanı” vb. kullanım kararlarının önerilmesine rağmen nüfus kararlarının değişmemesi söz konusu plan ve önceki süreçlerin tümüyle hatalı olduğunun kanıtıdır.
Her türlü mekânsal plan, kendi kademesinin ve yapılış amacının gerektirdiği çizim ve gösterim tekniğine göre hazırlanmaktadır. 07.07.2020 onay tarihli İzmir–Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğini incelediğimizde tespit edebildiğimiz kadarıyla yaklaşık 200 noktada düzenleme yapıldığı, bunlardan bir kısmının “plan değişikliği onama sınırı” içerisinde yer aldığı, önemli bir kısmının ise herhangi bir “plan değişikliği onama sınırı” olmadan plan kararlarının değiştirildiği tespit edilmiştir. Öte yandan yapılan bu değişiklerin bilimsel, teknik ve nesnel gerekçesini anlatan “plan değişikliği açıklama raporu” ise bulunmamaktadır.
Bugünden Yarına İhtiyacımız Olan Şey Hatalı Plan Kararlarından Derhal Vazgeçmektir!
Kentlerimizin şekillenmesinde planlama açısından oldukça kapsamlı yetkilere sahip Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, gerekçeleri yukarıda ve ekte belirtilen hususlar dikkate alındığında kendini inkar etmeye devam etmektedir. Sonuç olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığının İzmir–Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planını bütünüyle iptal ederek bilimsel ve teknik tüm çalışmaların eksiksiz yapıldığı, katılımcı süreçlerin işletildiği, şehircilik ilkeleri, planlama esasları, toplum ve kamu yararına uygun bir planlama süreci yürütülmesi gerekmektedir.