Alaçatı’nın taş duvarları, beyaz boyalı kireç evleri ve dar sokakları… Odunpazarı’nın kıvrımlı yolları, çıkmaz sokakları, ahşap süslemeli bitişik düzenli, cumbalı evleri… Beypazarı’nın zemin katları taş, üst katları ahşap iskelet içine ahşap veya kerpiç dolgu sistemi kullanılarak inşa edilmiş tarihi evleri… Safranbolu’nun beyaz renkli ve birbirinin önlerini kapatmayan harcı yumurta akından olan (rivayete göre) evleri… Göynük’ün 137 adet tarihî konutu, 21 cami, türbe, çeşme, hamam, kule ve hazire olmak üzere toplam 158 adet sivil mimari eseri…
Saydığım semtler ‘birbirinin aynısı’ evlere sahip Türkiye’nin en güzel mimari örnekleri. Eskimeyen, bozulmayan, yıkılmayan, yozlaşmayan yapılar…
1 Ekimde yürürlüğe girecek olan yeni imar yönetmeliğinde bu tür özgün mimari örneklerin önünü açacak bir madde eklendi. Yeni yönetmelikle birlikte belediyeler binaların dış cephe mimarisine, boyasına, çatısına vb. müdahale edebilecek. Bu madde bilinçli kadrolar tarafından iyiye kullanıldığında estetik şehirler/sokaklar inşa edilebilecek.
Belediyelere dış cepheye müdahale edebilme yetkisi verildi verilmesine ama belediyelerin imar birimlerinde görev yapan mimarlar dış cephe, geleneksel mimari alanında ne kadar başarılı.
Belediyelerin halihazırdaki mimarlık kadroları mevcut projelerin incelenip onaylanması ve ruhsatlandırma sürecinde bile yetmezken bir de işin içine dış cephe girecek.
İmar yönetmeliğine göre belediyelerin proje başvurularını en geç bir ay içerisinde inceleyip onaylaması veya eksiği/hatası varsa karşı tarafa iletmesi gerekiyor. Ama 5-6 ayda ruhsat çıkmasını bekleyen arkadaşlarımız var. Birde dış cephe girdi mi işin içine artık 1 yıl ruhsat bekleyenleri duyarsanız hiç şaşırmayın.
Dış cephe ile ilgili bu yetki belediyeler için avantaj sayılabileceği gibi sistemli bir şekilde yürütülmediğinde dezavantaja da dönüşebilir. Eğer belediyeler dış cephe mimarisini önemser ve kente yeni bir kimlik kazandırma gayreti içerisinde olursa elbetteki bu büyük bir fırsat. Ancak bu gayret olmadığı taktirde sadece belediyelerin iş yükünü artırmaktan başka bir işe yaramaz.
Belediyeler şehrin mimarlık kültürünü yakından tanıyan, dış cephe mimarisinde uzman, şehre yeni bir kimlik kazandırabilecek potansiyele sahip en az 1 veya birkaç mimarı kendi bünyesinde çalıştırmalı. Hem mimarlar için yeni bir istihdam kapısı açılmış olacak hem de binlerce mimarın projesini inceleyen birkaç belediye mimarının iş yükü hafifleyecektir.
Belki 1 veya birkaç mimarı istihdam etmek belediyeler için ek bir maliyet oluşturacaktır ancak Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan, Belediyelere emlak vergisi, kanalizasyon ve yol giderleri, proje harcı vb. milyonlarca liralık vergi veren bir sektör için bu maliyetleri üstlenmek belediyeler için çok görülmemeli.
Umarım belediyeler bu fırsatı iyi değerlendirir ve Alaçatı, Odunpazarı, Safranbolu gibi mimarisiyle ön plana çıkmış semtler inşa edilir ve kente kazandırılır.