İstanbul Medipol Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Attila Dikbaş, koronavirüs salgınının mimariye etkileri, yeni normalleşme ile şehircilik alanında yapılması muhtemel yeniliklerle ilgili açıklamalarda bulundu.
Dikbaş, kısa vadede virüsün yayılma riskini azaltabilmek için var olan mekanlarda sosyal mesafeyi koruyup teması minimuma indirebilmek amacıyla yeni düzenlemeler yapılması gerektiğine dikkat çekti.
Uzun vadede kentsel tasarım, toplu konut ve konut mimarisi için yeni kriterlerin hayata geçmesinin önemli olduğuna dikkat çeken ve salgının konut mimarisine etkisinin orta ve uzun vadede görüleceğin vurgulayan Dikbaş, şunları kaydetti:
"Uzun vadede ise sadece tasarıma değil, doğa ile olan daha geniş ilişkimize de odaklanmak gerekecektir. Evlerde geçirilecek zamanın kaliteli olabilmesi adına, kendine ait açık havaya çıkmaya olanak sağlayan balkon, teras veya bahçesi olan konut tasarımlarına ağırlık verilecektir. Bu son yüzyılda gerçekleşen yoğun kentleşme, dikey mimari ürünleri bu salgınla birlikte elenip, şehirsel evrim bizi eski mimari anlayışımıza geri dönmeye zorlayabilir. Eski Anadolu mimarisinde pek çok evde iç avlu, bahçe yani 'hayat' mevcuttu. Tek tip dikey yapılaşma bu salgının da etkisiyle zamanla asimile olup yerini kendi iklimine, bölgeye uygun yeni konut tiplerine bırakabilir."
"Kentten kasabaya göç tetiklenebilir"
Dikbaş, koronavirüs salgınıyla beraber evlerden çalışmaya imkan sunan yeni iç mekan planlarının geliştirilebileceğini, gayrimenkul sektöründe de bu yenilikçi projelerin daha çok tercih edilebileceğini belirtti.
Bu durumun, yakın çevrede, ufak merkezler etrafına yerleşen, araç ihtiyacının minimum olduğu, kentten kasabaya göçü tetikleyen bir yaklaşım oluşturabileceğini vurgulayan Dikbaş, "Sonuç olarak, her alanda olduğu gibi pandemi döneminde yaşadığımız süreç, algılarımızı başta sağlık olmak üzere kent, mekan, sosyal ve ekonomik alanlarda değiştirmiş ve pandemi öncesinde olağan kabul ettiğimiz alışkanlık ve koşulların eskisi gibi olamayacağı gerçeğini görmemizi sağlamıştır" dedi.
"Sağlığa yatırım yapıldığı için geri dönüşü paha biçilemez"
Medipol Üniversitesi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanı Dr. Yazgı Aksoy ise, yeni planlanacak kentsel alanlar ve bünyesindeki donatı alanları ve yapılar, yaşam mekanları, özellikle de yapılardaki bina giriş ve çıkışlar, merpenler, asansörler gibi ortak kullanım alanları tasarlanırken salgın hastalıklar kapsamında risk azaltıcı yeni tasarım anlayışlarının ortaya çıkabileceğine dikkat çekti.
Bu alanların büyütülebileceğini belirten Aksoy, "Örneğin, binalarda birden fazla asansör ve birden fazla ortak merpen bulundurmayı ya da daha geniş tasarlanmış koridorları düşünebiliriz. Sadece bunları yapmak dahi, birçok insanın aynı alanı kullanmaya çalıştığı ve bu esnada insanların birbirine çok yakın olduğu ve bulaş riskinin arttığı sıkışma noktalarının ortaya çıkmasını önleyecektir" şeklinde konuştu.
Koronavirüs salgınıyla birlikte insanların hayata bakış açısında değişiklikler olduğunu dile getiren Aksoy, şunları söyledi:
"Bu nedenle bu yeni anlayışla hem yeni yapıların inşasında gerek planlama, gerek kullanılan malzeme olsun sağlığa yatırım yapıldığı için geri dönüşü paha biçilemez. Pandemi süreci her alanda olduğu gibi başta sağlık olmak üzere algılarımızı kent, mekan, sosyal ve ekonomik alanlarda değiştirmiş ve pandemi öncesinde kabul ettiğimiz alışkanlık ve koşulların eskisi gibi olmayacağı gerçeğini görmemizi sağlamıştır. Kentler, binalar ve mekansal kullanımlar, kent ölçeğinden ürün ölçeğine yeni kriterlere göre yeniden tasarlanacak ve değişecek, tasarım eğitiminde köklü değişikliklere neden olacaktır."
"Kentsel planlar sağlık perspektifiyle tasarlanmalı"
İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Şehnaz Cenani Durmazoğlu ise, koronavirüs salgınının yaşamın düzenli bir parçası olması halinde insanların ihtiyaç duyduğu esnek, sürdürülebilir şehirler için kentsel planların bir sağlık perspektifi ile değerlendirilmesi ve tasarlanmasının akıllıca olacağına dikkat çekti.
Salgın dönemi için yapılan merkezlerin öneminin de altını çizen Durmazdoğlu, şöyle konuştu:
"Böyle bir esneklik şu anda içinde olduğumuz gibi bir kriz sırasında, geçici barınakların ve sağlık merkezlerinin inşa edilebilmesi ve şehirlerde bunlar için yer olması anlamına gelmektedir. Bu hızlı, geçici yapıları yaratma alanlarına ve kapasitesine sahip olmak, bir salgın ihtimali düşünülerek tasarlanmış ve inşa edilmiş bir şehrin temel bir parçası olacaktır."
Yeşil alanların pandemi sürecine olumlu katkı sunduğu kaydeden Durmazoğlu,"Dolayısıyla var olan ve yeni planlanacak kentsel alanlar bünyesindeki yeşil alanlar nicelik ve nitelik anlamında bu bilgiler eşliğinde mutlaka yeniden irdelenmelidir" dedi.
Yeniden normalleşme sürecine girerken insanların güvenle kent içerisinde sosyal mesafeyi korumasına olanak sağlayacak yeni ulaşım ve akıllı kent sistemlerinin tasarlanması gerektiğine dikkat çeken Durmazoğlu, veri odaklı akıllı kent sistemlerinin geliştirilmesine önem verilerek kısa, orta ve uzun vadeli yaşam şekillerinde önemli değişiklikler yapılmasının önemli olduğunu belirtti.
Durmazoğlu, "Hem konut hem de çalışma alanlarının bu tür veriye dayanarak planlanması gerekmektedir. Akıllı bina teknolojilerinin mevcut yapılara entegrasyonu ile salgın hastalıklar için gerekli önlemler hızlı bir şekilde alınabilir" şeklinde konuştu.
"Tarih boyunca salgın hastalıklar mimaride yenilikleri zorunlu kılmıştır"
Kentsel Tasarım ve Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Erdem de 1800'lerde kolera salgınlarıyla mücadele etmek için yeni sıhhi tesisat ve kanalizasyon sistemleri yapıldığını, bununla bağlantılı olarak kent içi yolların asfaltlandığını, sıhhi tesisat ve kanalizasyon sistemine uygun olarak yeniden düzenlendiğini dile getirdi.
Erdem, "Ayrıca bu dönemde aşırı kalabalıklaşmayı önlemek için yeni imar yasaları oluşturulmuştur" dedi.
20. yüzyılda tüberküloz, tifo, çocuk felci, İspanyol gribi gibi salgın hastalıklarla mücadele etmek amacıyla konut ve sanayi alanlarının birbirinden ayrıldığını, gecekondu alanlarıyla mücadele edilmeye başlandığına dikkat çeken Erdem, kentsel atık yönetimlerinin geliştirildiğini, konutlarda doğal aydınlatma ve havalandırmaya ilişkin temel yapı standartlarının uygulandığını belirtti.
Erdem, son olarak şunları kaydetti:
"Sonuç olarak bugün içinde yaşadığımız kentsel alanların ve yapıların gelişim ve devingenlik sürecinde geçmişte yaşanan salgın hastalıkların zorunlu kıldığı değişikliklerin payı büyüktür. Şüphesiz ki benzer bir şekilde içinde bulunduğumuz Kovid-19 süreci de dünya mimarisi ve şehir planlamasında gerekli kıldığı değişimlerle tarihsel süreçteki yerini alacaktır."