2008 yılında ‘Avrupa Yeterlilik Çerçevesi’ kapsamında Türkiye’de Mesleki Yeterlilik Kurumu kuruldu. Çalışma Bakanlığı’na bağlı kurum ilk başlarda çok etkili olmasa da son yıllarda faaliyet alanını genişletti.
Tehlikeli ve çok tehlikeli iş sınıflarında Mesleki Yeterlilik Belgesi (MYB) zorunlu hale getirildi. 2016 yılının mayıs ayında belirlenen 40 sektörde Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunlu hale getirileceği söylense de talepler üzerine bu tarih 2017 yılı başına çekildi. 2017’nin başından beri belirlenen sektörlerde MYB zorunlu hale getirildi ve bu belgeye sahip olmayan işçi çalıştıran firmalara ceza kesiliyor/kesilecek.
Mesleki Yeterlilik Belgesi uygulamasının hayata geçirildiği en önemli sektör ise İnşaat. İnşaat sektöründe çalışan 300 binin üzerinde usta ve yüzbinlerce vasıfsız işçinin belgelendirilmesi planlanıyor. Bir kısmı belgelerini aldı da.
Hem sektörü hem de işçileri profesyonelleştirmeye yönelik bu atılımları sonuna kadar destekliyoruz. Bakanlığın Mesleki Yeterlilik Belgesi sınav ücretlerini karşılaması ve belgenin aynı zamanda Europass sertifikalı olması süreci daha da hızlandırdı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sınav ücretlerini önce işçiden alıp daha sonra iade ediyor. Bu durum işleyişi biraz yavaşlattığı için Bakanlık ücretleri işçiden alıp vermeden, doğrudan kendi bütçesinden karşıladığında daha da hızlı ilerleyecektir. Mesleki Yeterlilik Belgesi hem işveren hem de işçi açısından çok avantajlı. Artık çalışanların bir ‘sicili’ var.
Proje güzel olmasına güzel ancak uygulama konusunda hep tıkanıklık yaşıyoruz. Mesleki Yeterlilik Belgesi sınavları öncesinde Mesleki Yeterlilik Eğitimi denildi ancak ortada ne eğitim var ne de eğitmen.
Mesleki Yeterlilik Kurumu, akredite olmuş kurumlara sınav yapma yetkisi verdi. Hiçbir eğitimci kadrosu, eğitim ve sınav alanı bulunmayan, İş alanları, İşçinin görevleri hakkında pek de bilgi sahibi olmayan akredite kurumlara! İşçiler sadece birkaç saat süren uygulama sınavı ve akabinde yazılı sınava tabi tutuldu.
Hal böyle olunca beklenilen verim de alınamadı. İşçiye bir şey öğretilemedi. Hatta ve hatta sınavlar işçinin gerçek performansını ölçemedi. İnşaat sektöründeki başarılı ustaların birçoğu okul eğitiminden uzak kalmış, genç yaşından beri inşaatta çalışan ‘işin hamurundan yetişme’ insanlar. Hiçbir eğitim vermeden sınavlarda neredeyse üniversite öğrencisinin bilgi seviyesine denk sağlık soruları sorarsanız elbette bu işçiler sınavda zorlanacaklardır.
Uygulama sınavında çok başarılı olmuş ama eğitim seviyesi düşük olduğu için yazılı sınavda başarılı olamamış bir ustaya biz başarısız mı diyeceğiz şimdi? Ondan çok daha az tecrübesi bulunan ancak eğitim seviyesi daha iyi olduğu için Mesleki Yeterlilik Belgesini almış vasıfsız bir kişi bu ustadan daha mı iyi yani? Bu şekilde mi test edeceğiz işçilerimizin başarısını? Başarısız olan işçilere hiçbir eğitim vermeden yeniden yeniden sınava mı sokacağız? ‘Biz bir şey öğretmeyelim de tesadüf eseri sınavı geçene deke bekleyelim’ mi diyeceğiz?
Mademki sınav var sınav öncesi bir eğitimin de olması gerekiyor. Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun Milli Eğitim Bakanlığı ve Halk Eğitim Merkezleri ve İŞKUR ile birlikte koordineli bir çalışma yürüterek ilk başta eğitim verecek kadroları belirlemesi ve bu kadroları bir eğitime alması gerekiyor. Daha sonra eğitimin ve sınavların yapılabileceği bir yer temin edilmeli lazım. İşçiler işlerini de çok engellemeyecek şekilde belli saatlerde burada profesyonel bir eğitim görmeli daha sonra da sınava alınmalıdır. Aksi takdirde ne kadar çok işçiyi Mesleki Yeterlilik Belgesi sahibi yaparsanız yapın hedeflenen başarı hiçbir zaman yakalanmayacaktır.
Son olarak şunu diyebilirim ki Mesleki Yeterlilik Belgesi yetiştirilmiş İşçi sorununa aspirin çözüm arayışıdır. Sektörün kalifiye işçi ihtiyacıyla ilgili geçen hafta yayınladığım yazımda bir İnşaat Okulu yapılmasından bahsetmiştim. Tam donanımlı ve sadece inşaat sektörüne hizmet verecek sürekli bir okul olmadığı sürece bu sorunları konuşmaya ve yaraya merhem olamayacak çözümler aramaya devam edeceğiz.