Türkiye’de boyanın öncü şirketi DYO’nun mimaride renk kullanımına yönelik olarak AURA İstanbul ile birlikte geliştirdiği özel prodüksiyonda, mimarlar renge bakışlarını anlatıyor. Türkiye’nin önde gelen 12 mimarı ile ayrı ayrı yapılan çekimlerdeki özel röportajlar sektörde büyük ses getirmiş durumda.
Her bölümde renkle ilgili iki-üç farklı soruya yanıt veren mimarlar arasında TeCe Mimarlık ortaklarından Tülin Hadi de yer aldı. Röportajında ‘Renk kendinden başka bir şey temsil edebilir mi?’ sorusuna yanıt veren Mimar Tülin Hadi, “Bir renkten bahsedildiği zaman, mesela bir maddenin, bir malzemenin kendi bünyesindeki bir kokuyu, bir tadı ya da bir dokuyu hemen bize çağrıştırabilir. Bu yanıyla da bütün duygularımızı harekete geçirip, gözden başka duyularla hissedilen bir olgu olduğunu düşünüyorum.” dedi.
KURUMSAL RENKLERE SAPLANIP KALMA GİBİ BİR DURUM VAR
Beyazın birçok insana yalnızlık, kırmızının öfke ve enerjiyi çağrıştırabileceğini kaydeden Hadi, bu nedenle rengi seçerken farklı duyuları da nasıl harekete geçirdiğine dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Mimar Tülin Hadi, “Bilinen uygulamalar vardır; örneğin yatak odalarında mavi melankoli çağrıştırdığı için çok istenmez. Restoranlarda turuncu çok favoridir, iştahı artırdığı için. Yine kırmızı okullarda ya da sınıflarda fazla enerji yarattığı için istenmez; biz daha dingin renkleri tercih ederiz yani gri tonları, bejler, yeşiller, sakin renkler bizim hep favorimizdir.” ifadesini kullandı.
Kurumsal renklere saplanıp kalma gibi bir durum olduğuna da dikkat çeken Hadi şu değerlendirmelerde bulundu:
“Belli bir kurumun belirlenmiş olan grafik çalışmaları için kullanılacağı renklerin muhakkak mimaride de kullanılmasının gerekli olduğunun düşünülmesi gibi bir şey olabiliyor. Mesela mavi varsa o bir ton mavinin döşemelere uygulanmak zorunda olması ya da bazı duvarları o renk boyamak zorunda olunması gibi. Halbuki mekanın içinde ışığın etkileri, mekanın kuruluşundaki diğer unsurlar da işin içine girdiği için, doğrudan doğruya o renklere saplanıp kalmak çok doğru değil. Eğer tonuyla ve rengiyle durum uyuşuyorsa, ne mutlu bize!”