Koronavirüs (Covid 19) salgınının küresel bir hale dönüşmesiyle beraber devletler çeşitli önlemler alıyor. En yaygın kullanılan yöntemlerden biri de karantina uygulaması oluyor. İnsanlar bu süreçte çoğu zaman evlerinden çıkamadı. Bu süreç insanlara yaşam alanlarını yakından inceleyebiliyor.
Yaşam alanlarındaki eksiklikler ve en acil ihtiyaçlarını nasıl karşılayacakları ön planda yer aldı. Öne çıkan ihtiyaçlardan biri de yaşam alanının insan sağlığı için yeterli olup olmadığı düşünüldü.
SAĞLIKLI EVLER KONSEPTİ YAYGINLAŞACAK
Dünyanın farklı ülkelerinde yarattığı konutlar ile insanlara farklı yaşam alanları sağlayan Yaşam Ayavefe göre önümüzdeki günlerde sağlıklı evler konsepti ile büyüyecek.
Yaşam Ayavefe'nin konuyla ilgili açıklaması şu şekilde: “Salgın hayatımızdaki öncelikleri değiştirdi. Artık yaşam alanlarımız birinci önceliğimiz. Sağlıklı evler konsepti zaten insanların bu öncelikli ihtiyacından dolayı yaygınlaşacak. Yeni yapılan inşaatlarda artık sağlıklı ev konseptli yapıların oranının yükseldiğini göreceğiz.
Sağlıklı evler konsepti için günümüzde yaygın olarak kullanılan 5 özellik var. Merpen ile çıkılabilecek yükseklikte evler olacak. Bahçe, teras ya da çok geniş balkonlu olacak şekilde yaşam alanları tasarlanacak. Oksijenin bol olması için orman içinde ya da çok geniş bir yeşil alana sahip siteler şeklinde olacak. Salgın sonrası en önemli gündem maddelerinden biri olan hava sirkülasyon sistemleri özel olarak tasarlanacak ve her ev deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilecek. Yaşam Ayavefe’ye göre bu maddelere yakında yenileri de eklenecek. Salgın döneminde insanların en temel gıdaya erişimde de yaşadığı sıkıntıları gördük. Bu konuda önemli bir hassasiyet oluştu. Gıda güvenliği tek bir kişiden ülkelerin yönetimine kadar herkesin dikkat ettiği bir konu haline geldi. İlerde bu sağlıklı yaşam alanlarında özellikle gıda konusunda eklenmiş maddeler görebiliriz. Türkiye’de yaygın olarak kullanılan site konsepti aslında tam anlamıyla doğru değil. Site kelimesinin tanımı aslında içinde barındırdığı insanların her türlü ihtiyacını karşılayacak şekilde tasarlanmış küçük yerleşim yerleridir. Kendi ihtiyaçlarını çoğunlukla kendileri tarafından karşılanan köylerde yaşanan hayat buna en güzel örnektir. İlerleyen zamanlarda, yeni yapılacak sitelere küçük kümesler ve ahırlar görme ihtimalimizi yüksek görüyorum. Gıdanın güvenliğini ve izlenebilirliği çok daha önemli bir konu haline gelecek. Ayrıca kendi kendine yetebilme, çevre ile uyumun arttırılması insanların tercihlerinde daha ön sıralarda yer alacak.”
KENTTEN KÖYLERE GÖÇ BAŞLADI
Pandeminin ardından yaşam alanlarını radikal bir şekilde değiştirenler de bulunuyor. Kentlerden köylere göçen çok sayıda beyaz yakalı insanı çeşitli sosyal medya araçlarının yardımı ile görüyoruz. Bu göçün de çeşitli nedenleri olduğu gibi çeşitli sonuçları da var. Yaşam Ayavefe’ye göre göç etmeye imkân veren artan teknoloji. “Artan teknoloji mesleklerimizi de değiştirdi. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Bundan 20 yıl önce var olan mesleklerden bazıları bile günümüzde artık yok. Büyük ofislerde ve genel merkezlerde yapılan işler büyük çoğunluğu evlerden yapılabilecek türde işler. Salgın sürecinde tüm dünya olarak bunun bir denemesini yaptık bile ve işlerde herhangi bir aksama olmadı. Bu tip bir göç artık hayatın gerçeği. Burada önemli olan artık bu göçün sürdürülebilirliği ve çevreye etkisi. Göç edip, kırsalda arsa ya da ev alan insanlar şunu unutmamalı. O arsanın ya da o bahçenin tapusunu almak orayı sizin yapmaz. Orada yaşayan canlılarla beraber ilgili alanın beraber sahibi olduğunuzu kesinlikle unutmamalısınız. Green Climate World adı altında tüm dünyada çevre bilincini artırmaya yönelik bir girişimimiz var. Green Climate World olarak bu göçün sürdürülebilirliği için önemli çalışmalar yapıyoruz. Canlılarla birlikte yaşam konusunda insanları eğitiyoruz. Doğal hayatı yaşamak için kırsal alanlara göçen insanlara, çevreci yaşam alanlarını nasıl oluşturacaklarına dair önemli yönlendirmeler yapıyoruz.”