Söz konusu Leukai antik kentinin kuruluşu, 3 farklı antik kaynakta, ortak bir şekilde M.Ö 383 yılı olarak bahsedilir. Kenti kuran topluluk, yerel halk değil Pers İmparatorluğuna karşı isyan hazırlığında olan Pers Amirali Takhos'du. Leukai, günümüzde olduğu gibi bundan 2400 yıl önce karayla bağlantısı olan bir yerleşim yeri değildi. Yan yana dizilmiş 3 adadan oluşmaktaydı. Gel zaman git zaman Gediz nehrinin taşıdığı alüvyonlar menemen ovasını tamamen doldurmuş ve bu doldurulmalardan da Ephesus ve Milet gibi Leukai'de tarihten adını sildirerek nasibini almıştır.
Yukarıdaki fotoğrafta antik kentin, dönemine göre stratejik olarak önemini daha iyi anlayabilirsiniz.
Şimdi kentin güzel ve heyecan verici hikayesine gelelim
Persli Amiral Takhos, Ege kıyılarında azalan Pers baskısını fırsat bilerek M.Ö 383 yılında Üç adaya donanması ile ayak basar. O dönemde sahipsiz olan adaları, Büyük Kral 3. Darius'a karşı üs olarak kullanmayı amaçlar. Ama amacında başarılı olamadığı kesindir. Takhos'un ölümünden sonra yerleşim yerleri lidersiz kalır.
Leukai, Smyrna Antik Kentine giden ticari ve askeri gemiler için adeta sınır kapısından farksız bir konumdaydı. Bu da lidersiz kalmış kentin, diğer yakın şehir devletleri tarafından oldukça ilgisini çekmeye başladı. Dönemin her ne kadar; denizcilikle uğraşan Kyme devleti kadar olmasa da Klazomenai şehir devleti de adalara gözünü diker. Bu arada atlamadan geçmeyelim, Kyme şehri bugün Aliağa'da Nemrut Limanı olarak bilinen koyda bulunmaktaydı. Klazomenai'de Urla İskele mevkinde.
İki şehir devleti, Leukai'yi istila etmek için rekabete girerler. İki taraf da birbirine üstün gelemez. En sonunda iki devlet bir karar vermek zorunda kalır. Adalara kimin sahip olacağına tanrılar karar verecektir. İki devlet Delphoi bilicilik merkezine danışır. Meşhur Delfi rahipleri kentte ilk önce kim Apollo'ya kurban keser ise Leukai onun olacaktır diye hüküm verir.
Kyme halkı bu duruma sevinir. Çünkü Kyme adalara Klazomenai'ye göre çok daha yakındır. Çünkü Klazomenai askerlerinin adaya kara yoluyla ulaşmaları için, körfezi baştan sona dolanmaları gerektiğini düşünürler. Ama atladıkları konu Klazomenai'nin de zamanında Leukai'ye yetişebilecek hızlı gemilerinin olduğudur.
Aradan zaman geçer ve adaya ilk ayak basanın kazanacağı yarış günü gelir. Klazomenai biraz hileye başvurarak, günümüzde Uzun Ada olarak bilinen Drymoussa kolonisine donanma gönderir ve yarış gününü orada beklemeye başlar. Vakit gelince gemiler yola çıkar ve beklendiği gibi olmayıp Kyme'lılar adaları kaptırır. Klazomenai donanması adalara daha önce ayak basar, Apollon'a söz verdikleri kurbanı keser ve Leukai'nin yani sahipleri olurlar. Bu başarıyı her yıl tekrarlanan bir festivalle yıllarca kutlarlar.
İleriki yıllarda antik kent Pergammon Devleti kontrolüne girer. Pergammon Kralı 3. Attalos, ölümünden sonra devletini varisine değil Roma İmparatorluğuna bırakacağını vasiyet eder. Bu da varis olan Aristonikos'un Anadolu'da topyekün isyan çıkartmasına neden olur. Leukai, kuruluş amacında olduğu gibi yeniden bir isyanın donanma üssü haline gelir.
Romalılar bir donanma ile Leukai antik kentini kuşatır. Lakin Romalı General Crassus burada büyük bir yenilgiye uğrar ve Pergamon'a kaçar. Aradan yıllar geçer, Aristonikos isyanında başarısız olur ve Roma'ya götürülür. Bölgeyi kontrolüne altına alan Roma İmparatorluğu Leukai'yi Asya Eyaletinin merkezi olan Smyrna'ya bağlar ve özerkliğini elinden alır.
O günden sonra Leukai yavaş yavaş çürümeye ve yok sayılmaya başlar.
Ta ki hakkında böylesine anlatımlar yapılana kadar.
Eski yazılarımda dediğim gibi, öylesine güzel topraklarda yaşıyoruz, öylesine güzel hikayelerin, olayların geçtiği sokaklarda, dağlarda, denizlerde yüzüyoruz ki, bu toprakların hikayelerini öğrenerek ve anlatarak, geçmişte bu topraklarda yaşamış insanlara hakkını vermek zorunda olduğumuzu hissediyorum.
Leukai'den kalan bir fotoğraf ile yazımı noktalıyorum.
Tümay Sözmez - İzmir Dergisi