Açıklanan verilere göre, Türkiye'nin yüzölçümünün yüzde 92'lik kısmı, nüfusunun yüzde 95'lik kısmı büyük sanayi merkezlerinin de yüzde 98’lik bölümü deprem kuşağında yer alıyor. Son zamanlarda sık sık gündeme gelen depremin yol açtığı hasar ve can kaybı açısından da ilk sırada bulunuyor.
Olası bir deprem anında can ve mal güvenliğini sağlamak için binaların depreme karşı güvenli durumda bulunması hayati önem taşıyor.
Kentsel dönüşüm depreme karşı en önemli gücümüz
1-7 Mart Deprem Haftası dahilinde önemli açıklamalar yapan Siltaş Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Özdemir konuyla ilgili olarak “Ülkemiz birinci derece deprem kuşağında bulunuyor. Bu sebeple her yıl büyüklü küçüklü pek çok deprem meydana geliyor. Bir doğa olayı olan depremi önlemek mümkün olmasa da zamanında alınacak önemlerle zararı, acıları ve kayıpları en aza indirmek elimizde. Kentsel dönüşüm bu anlamda en önemli gücümüz, umudumuz ve çaremiz durumunda. Deprem gerçeğine alışmanın, depreme rağmen güvenle yaşamanın ve yeni acıların önüne geçmenin tek yolu yapıların güvenliğini sağlamak. Bu anlamda kentsel dönüşüm seferberliğinin daha da hızlandırılması gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde Resmî Gazete'de yayımlanan karara göre riskli yapıların yenilenmesi için kullandırılacak kredi tutarları iki katına çıkarıldı. Bu adımı oldukça olumlu karşılamakla birlikte daha gidilecek çok yolumuzun olduğunu biliyoruz. Öncelikle yapı denetimlerine daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.” diye konuştu.
“Türkiye'deki yapıların yaklaşık olarak 6,7 milyonu riskli sınıfta bulunuyor”
Ülkemizdeki riskli yapıların durumları ile ilgili de açıklama yapan Murat Özdemir, şunları dile getirdi: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından geçtiğimiz yıl açıklanan verilere göre ülkemizde 17 milyon bina ve 28,6 milyon konut bulunuyor. Bu yapıların yaklaşık 6,7 milyonu riskli durumda. Riskli yapıların yaklaşık 1,5 milyonunun ise acil dönüşüme girmesi gerekiyor. İstanbul’da ise 1,2 milyon bina, 6,1 milyon konut ve 1,1 milyon iş yeri bulunuyor. Burada da yine riskli 1,5 milyon konut var. Bunlardan da 300 bininin acilen dönüştürülmesi gerekiyor. Ülkemizin yapı stoğunu güçlendirerek olası depremlerdeki can ve mal kayıplarının çok büyük oranda azaltılması mümkün.”
“2000'den önce inşa edilmiş binaların çoğu riskli bina sınıfına giriyor”
Yaptığı açıklamada son zamanlarda sık sık gündeme gelen kentsel dönüşümün sağlıklı bir biçimde devam edebilmesi için vatandaşlara da büyük rol düştüğünü kaydeden Murat Özdemir konuyla ilgili olarak şunları dile getirdi: “İnsanların büyük bir kısmı oturdukları binanın riskli yapı olup olmadığının ne yazık ki farkında değil. Kentsel dönüşümün olmadığı yerlerde oturanlar adım adım yaklaşan Marmara depremine hazırlıksız. Bu durum ülkemiz için çok büyük bir tehlike arz ediyor. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun'a göre riskli yapı; ekonomik ömrünü tamamlayarak teknik verilerle yıkılma ve ağır hasar görme riski tespit edilmiş olan yapılar olarak belirtiliyor. Bu doğrultuda özellikle 2000 yılından önce yapılmış binaların çoğu riskli bina sınıfına giriyor. Yapımında hazır beton kullanılmaması, bodrum katında rutubet olması, kolon ve kirişlerde paslanmalar ve çatlaklar bulunması, bodrum katlarında su izolasyonu olmaması, tadilatlar nedeniyle taşıyıcı kolon ve kirişlerin kesilmesi bir binanın riskli yapı olduğuna işaret ediyor. Özellikle bu olumsuz özelliklere sahip binalarda oturan vatandaşlarımızın, riskli yapıların hayati önem taşıdığını unutmayarak binalarını yenileme konusunda gerekli çalışmaları acilen başlatmalarını tavsiye ediyoruz.”