Türk Müteahhitler Yurtdışında 3.4 Miyarlık 32 Proje Aldı
Türkiye Müteahhitler Birliği Nisan 2018 İnşaat Sektörü Analizi açıklandı. Rapora göre Türk müteahhitler 2018 yılında yurtdışında 3.4 milyar liralık 32 proje üstlendi.
120 üyesiyle Türkiye’deki taahhüt işlerinin yüzde 70’ini, yurtdışında yapılan işlerin ise yüzde 90’ını gerçekleştiren, inşaat sektörünün çatı kuruluşu Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Nisan 2018/ İnşaat Sektörü Analizi’ni açıkladı. “Ticaret Savaşları: Kılıçlar Çekiliyor” başlıklı Nisan 2018 analizinde, küresel ve ulusal ekonomik verilerin ışığında sektörle ilgili tüm göstergeler yorumlandı.
Türk müteahhitlerin 2018 yılının ilk çeyreğinde yurtdışında 3.4 milyar dolar tutarında 32 yeni proje üstlendiği belirtilen analizde, “Bu performans, 2017 yılının aynı döneminde 2.9 milyar dolar, 2016 yılının aynı döneminde 1.1 milyar dolar olarak gerçekleşen proje bedelleriyle karşılaştırıldığında, yurtdışı müteahhitlik hizmetleri segmentine ilişkin toparlanma beklentileri güçlenmiştir” değerlendirmesi yapıldı. Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri açısından en önemli pazar olan Rusya ile düzelen ilişkilerin sektördeki iş hacmini belli oranda arttırdığına dikkat çekilerek, “2017 yılında Rusya'da yaklaşık 2 milyar dolar tutarında proje üstlenilmiştir. Bununla birlikte, enerji fiyatlarında geçtiğimiz dönemde kaydedilen tedrici toparlanma, Türk müteahhitlerin halihazırda çok güçlü referanslara sahip olduğu enerji ihracatçısı pazarlardaki inşaat faaliyetine ve dolayısıyla Türk müteahhitlerin söz konusu pazarlardaki iş hacmine olumlu yansımıştır” denildi.
119 ülkede toplam 359.2 milyar dolar
Analizde Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri’ne ilişkin son rakamlar şöyle sıralandı: “Türk müteahhitlik firmalarınca 1972’den 2018 ilk çeyrek sonuna kadar 119 ülkede üstlenilen 9 bin 309 projenin bedeli 359.2 milyar dolara ulaşmıştır. Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinin başladığı tarihten bu yana üstlenilen projelerin bölgelere göre dağılımında projelerin yüzde 46.2'si Avrasya, yüzde 26.6'sı Ortadoğu, yüzde 18.2'si ise Afrika ülkelerinde gerçekleştirilmiştir.”
2018 dünyada yüksek risk iştahıyla başladı
Analizde, küresel piyasaların 2018 yılına büyüme ve ticaret verilerinin toparlandığı, likidite fazlasının bir süre daha devam edeceği beklentisiyle boğa piyasası görünümüyle başlarken; ABD’nin sıkı para politikası kararıyla Şubat ayında rüzgarın tersine döndüğü ve Mart ayında piyasalarda artan stresin, risk iştahını yerini risk diyetine bırakmasına neden olduğu belirtildi. Bu ortamda denkleme ABD-Çin merkezli bir ticaret savaşının girdiği belirtilen analizde ABD Başkanı Trump tarafından açıklanan ve küresel ticaret savaşının ilk tohumları olarak adlandırılan çelik ve alüminyum ithalatına ek vergi kararının, gündeme bomba gibi düştüğü belirtildi. Analizde şöyle denildi: “Avrupa Birliği'nden de misilleme tehdidine yol açan bu adıma karşılık Çin, ulusal çıkarlarını korumak için sonuna kadar gidecekleri uyarısında bulunmuştur. Trump tarafından pimi çekilen son bomba, sadece Çin ile değil, birçok ülkeyle ekonomik gerginlikleri arttıracak niteliktedir. IMF Başkanı Lagarde "Ticaret savaşının kazananı olmaz" demiştir. Buna karşılık Trump'ın yaptığı "Ticaret savaşları iyidir ve kolay kazanılır" açıklaması gerginliği arttırmıştır. Olası ticaret savaşlarının sadece direkt vergi ve tarifeler ile değil, küresel tedarik zincirleri üzerinden de Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ekonomiler için ciddi bir risk oluşturabileceği belirtilmektedir. Reel ekonomi dinamiklerinin güçlü ve dirençli olmasına karşın Türkiye varlıklarının küresel satış dalgasından payına düşeni almaya devam edeceği ifade edilmektedir.”
Türkiye Müteahhitler Birliği Nisan 2018 İnşaat Sektörü Raporu’nda
genel ekonomi ve sektöre ilişkin özetle şu tespitler yapıldı:
ERKEN SEÇİM KARARI: TBMM’nin erken seçim kararı, bir çok özel sektör temsilcisi tarafından belirsizliklerin biran önce ortadan kalkması ve yılın ikinci yarısında ekonomide yapısal reform gündemine odaklanılabilmesi açısından genel olarak olumlu değerlendirilmiştir.
FAİZ ARTIRIMI KARARININ ETKİSİ SINIRLI OLACAKTIR: Erken seçim ve faiz artışı kararına ilişkin olarak, önceden faiz artırımı beklentisi içine girmiş olan piyasanın bu kararı satın almış olduğu; bu nedenle faiz artırımı kararının etkisinin ekonominin yapısal sorunlarından kaynaklı riskler ve siyasi gündem nedeniyle sınırlı olacağı ekonomi çevrelerinde değerlendirilmektedir.
JEOPOLİTİK RİSKLER BELİRLEYİCİ OLMAYA DEVAM EDECEK: Birçok bölgede derinleşen jeopolitik riskler önümüzdeki dönemde de küresel konjonktür üzerinde belirleyici olabilecektir. Rusya ile NATO arasında gerginlikler, Suriye ve Irak eksenli gerilimler, Avrupa genelinde ayrılıkçı hareketler ve Körfez'de sorunlar devam ederken, Rusya'nın silahlanma yarışına davetiye çıkaran söylemleri de geleceğe yönelik belirsizliği arttırmaktadır.
ÜLKE RİSK PRİMİ ARTIYOR: Söz konusu belirsizlik ortamı, Avrupa ve Ortadoğu arasındaki köprü konumu nedeniyle jeopolitik risk haritasının da odağında bulunan Türkiye için ülke risk priminde artış olasılıklarını beraberinde getirmektedir. Diğer taraftan, ekonomik büyüme hızlanırken cari açık ile bütçe açığının artması ve enflasyondaki yükseliş trendi sürdürülebilirlik bakımından soru işaretlerine yol açmaktadır.
PİYASININ GÖZÜ ABD ve RUSYA İLE İLİŞKİLERDE: Geçtiğimiz dönemde gerilimin kimi zaman tırmandığı Türkiye-ABD, Türkiye-Rusya ve Türkiye-AB diplomatik ilişkileri ile yurt içinde izlenen diğer politik ve ekonomik gelişmeler de piyasa dinamikleri üzerinde belirleyici olmayı sürdürecektir.
İNŞAAT SEKTÖRÜ BÜYÜMEYİ YUKARI TAŞIDI: İnşaat yatırımlarının yıl genelinde büyümeyi güçlü bir şekilde yukarı çektiği gözlenmiştir.2017 yılında inşaat harcamaları yıllık bazda yüzde 25.7 artışla 533.8 milyar Türk Lirası'na ulaşmıştır. Bu dönemde konut, konut dışı ve altyapı inşaat kalemlerinin tümü genişlemiştir. Ancak özellikle konut sektöründe artan stoklar, gelecek dönemde inşaat sektörünün büyümeye etkisini baskılama potansiyeli taşımaktadır.
PROJE BAZLI TEŞVİK SİSTEMİ MEMNUNİYET YARATTI: Yaklaşık 135 milyar TL değerinde yatırım bedeline sahip 23 projenin destekleneceği Proje Bazlı Teşvik Sistemi, yatırımlara hız kazandırmak ve piyasalara can suyu vermek açısından memnuniyet yaratmıştır. Ancak sürdürülebilir büyümenin sağlanması, yatırım ortamının iyileştirilerek doğrudan yabancı yatırımların arttırılması, risk priminin düşürülmesi için uzun vadeli ve kapsamlı reform yapılması gerekliliği de sürmektedir. Nicelikten ziyade niteliğe, kısa vadeden ziyade uzun vadeye yönelik politikaların geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.
DIŞ FİNANSMAN İÇİN NORMALLEŞME: Yüksek dış finansman ihtiyacı nedeniyle yurtdışı fon girişlerinin büyük önem taşıdığı Türkiye ekonomisi için, önümüzdeki dönemde etkinlikle gerçekleştirilecek yapısal reformlar dışında iç ve dış siyasette normalleşme sürecinin önem taşıdığı ifade edilmektedir. Bu kapsamda atılacak somut adımların Türkiye ekonomisini yeniden dengeye getirebileceği, yabancı yatırımcı güvenini yeniden tesis edebileceği belirtilmektedir.
İNŞAAT SEKTÖRÜ YÜZDE 8.9 BÜYÜDÜ: GSYH içindeki direkt payı yüzde 8.6 olan, bağlı sektörlere dolaylı etkileri düşünüldüğünde ise payı yüzde 30'lara ulaşan inşaat sektöründe reel büyüme 2017 yılında yüzde 8.9 olmuştur. Sektörel büyüme yılın ilk çeyreğinde yüzde 5.2, ikinci çeyreğinde yüzde 5.5, üçüncü çeyreğinde yüzde 18.6 ve son çeyrekte yüzde 5.8 olarak ölçülmüştür.
KONUT SATIŞI YÜZDE 2 AZALDI: Konut segmentinde durgunluk işaretleri, 2018 yılının ilk iki ayında hem gerileyen konut satış istatistikleri, hem de reel olarak azalan konut fiyatları üzerinden gözlenmiştir. Toplam satışlar Şubat ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre %5.4 gerilerken, yılın ilk iki ay toplamındaki satışlar da yıllık bazda yüzde 2 oranında azalmıştır.
KONUT ALICISI KREDİDEN KAÇIYOR: Konut edinmek isteyenlerin kredi kullanımından kaçınma eğilimine de işaret eden bu tablonun; konut fiyatlarının pahalı bulunmasıyla, geçtiğimiz yıl toplamında ortalama 2.35 puan artan konut kredisi faizlerinin yüksek seyriyle ve faizlerin düşeceği beklentisiyle ilgisi olabileceği gibi, genel ekonomik koşullarda borç yükü altına girilmek istenmemesiyle de ilgili olabileceği değerlendirilmektedir. Yükselen döviz kurları enflasyonu, enflasyon da faizleri yükselttiğinden, geçtiğimiz dönemde konut kredisi kullanma riski artmış, konut talebi gerilemiştir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.